
Dinimiz İslam
2.3K subscribers
About Dinimiz İslam
Dinimiz İslam - Merak Ettiğiniz Bütün Dini Konular dinimizislam.com
Similar Channels
Swipe to see more
Posts

➡️ *Allahü teâlâya kulluk ve itaat etmek* *Sual: Taat ve ibadet etmek ne demektir? İslamiyete uymadan Allahü teâlâya kulluk yapılamaz mı?* *Cevap:* Hüccet-ül-islâm İmam-ı Gazalinin *(Eyyühel Veled)* kitabında buyruluyor ki: Nasihatların hülasası, özü, Allahü teâlâya kulluk ve itaat etmenin ne demek olduğunu bildirmektir. *Taat* demek ve *ibadet* demek, Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâma tâbi olmak demektir. Yani, bütün sözlerini ve hareketlerini Onun emirlerine ve nehiylerine uydurmak demektir. Yani her söylediğin ve her yaptığın ve söylememen ve yapmaman, hep Onun emri ile olmaktır. Şunu iyi bil ki, ibadet şeklinde yaptığın işler, eğer Onun emri ile olmadı ise, ibadet olmaz, belki günah olur. Eğer namaz ve oruç iseler de böyledir. Nitekim biliyorsun ki, Ramazan Bayramının birinci günü ve Kurban Bayramının her dört günü oruç tutmak günahtır, isyan etmektir. Halbuki, oruç bir ibadettir. Fakat, emir ile olmadığından günah oldu. Bunun gibi, başkasından zor ile alınan elbise içinde veya böyle bir yerde namaz kılmak da günahtır. Halbuki namaz bir ibadettir. Fakat, emir ile olmayınca isyan oluyor. Bunlar gibi, bir kimsenin, nikâhlı ailesi olan bir kız ile her türlü oyun ve latifeler yapması ibadettir, yani sevabdır. Bunun sevabı hadîs-i şerif ile bildirilmektedir. Halbuki yapılan şey oyun ve eğlencedir. Fakat emir ile olduğundan sevabdır. Görülüyor ki, ibadet demek, yalnız namaz kılmak, oruç tutmak değildir. *İbadet* demek, İslamiyetin emirlerine uymak demektir. Çünkü, namaz ve oruç, İslamiyete uygun olunca, ibadet olurlar. *Hak Sözün Vesîkaları s. 363* http://www.hakikatkitabevi.net/bookread.php?bookCode=009&bookPage=363


➡️ *Haccın farzı üçtür* 📆 (Osman Ünlü Hocanın 11.05.2025 tarihli yazısı) *Sual: Namazda olduğu gibi, hac ibadetinin de mutlaka yerine getirmesi gereken farzları var mıdır?* *Cevap:* Namazın, orucun farzları olduğu gibi, haccın da farzları vardır ve üçtür. Bu üç farzdan biri yapılmazsa hac sahih olmaz. Bu farzlar şunlardır: 1- İhramdır. İhram, niyet ile birlikte zikir yani telbiyeden ibaret olup, bazı şeyleri kendine yasak etmektir. Namazda iftitah tekbiri gibidir. Alameti, peştamal gibi, iki beyaz bez olup, biri belden aşağı sarılır, öteki, omuzlara sarılır. İple bağlanmaz, düğümlenmez. Bunun için kuşanılan bu iki beze ihram denildi. Tavafa başlarken, ihramın ortasını sağ koltuk altından geçirip, iki ucunu sol omuz üstüne getirmek sünnettir. 2- Arefe yani Zilhicce ayının dokuzuncu günü Arafat'ın, Vâdi-yi Urene denilen yerinden başka herhangi bir yerinde Vakfeye durmak. Herkes, ehil olan imama karşı ayakta durup, ayakta duramazsa, oturup imamın duasını dinler. Sonra, oturabilir, yatabilir. Hacca geç giden bir kimse, doğru Arafat'a gider ve Tavâf-ı kudûm yapması lazım olmaz. Zilhiccenin dokuzuncu yani Arefe günü Arafat'ta bulunmayan veya Arafat'tan geçmeyen, hacı olamaz. 3- Kâ'be-i muazzamayı Tavâf-ı ziyaret etmektir. Tavaf, Mescid-i haram içinde, Kâ'be-i muazzama etrafında dönmek demektir. Dördü farz, üçü vacip olmak üzere yedi kerre dönülür. Zemzem kuyusunun ve Makâm-ı İbrâhîmin dışından dolaşarak da tavaf etmek caizdir. Kadınların tavaf ederken, Kâ'beye yaklaşmamalarının efdal olduğu Eşbâhda yazılıdır. Abdestin bozulma ihtimali çoksa, Şâfiilerin Hanefî veya Mâlikiyi taklit etmesi lazım olur. Tavafı mescit dışından yapmak caiz değildir. Tavafa niyet etmek, ayrıca farzdır. Tavâf-ı ziyareti, Arafat'tan sonra yapmak da farzdır. Tavaf ederken ve sa'y ederken, ezan okunursa, bunlar bırakılıp, namazdan sonra tamamlanır. *Sual: Arefe günü, sedye ile Arafat'tan geçirilen bir kimsenin haccı kabul olur mu?* *Cevap:* Hacca giden bir kimse, Arefe günü, öğle ezanından bayramın birinci günü, sabah namazı vaktine kadar olan zaman içinde, biraz Arafat'ta dursa veya ihramlı olarak Arafat'tan geçse, baygın iken sedye içinde taşınarak nüsükler yaptırılırsa, Arefe günü olduğunu bilmeyerek, Arafat'ta dursa, haccı sahih olur. O yerin Arafat olduğunu bilmek ve niyet etmek lazım değildir. *Osman Ünlü hocanın Türkiye Gazetesi'nde yayımlanan makalelerin arşivi için tıklayınız...* https://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/osman-unlu


➡️ *Allahü teâlânın rahmetine kavuşmak* *Sual: Allahü teâlânın rahmetine kavuşmak için ne yapmalıdır? İtaat ve ibadet yapmadan rahmetine kavuşulamaz mı?* *Cevap:* Hüccet-ül-islâm İmam-ı Gazâlînin *(Eyyühel Veled)* kitabında buyruluyor ki: Bir insan ne kadar ilim edinse, ne kadar kitap okusa, bildiklerini yapmadıkça faydası olmaz. Allahü teâlânın emir ettiği, beğendiği iyi şeyleri yaparak onun merhametini kazanmaz isen, rahmetine kavuşamazsın. Bir âyet-i kerimede mealen, *(İnsan yalnız çalışmakla ve ibadet yapmakla saadete kavuşur)* buyuruldu. Bu âyet-i kerime, sonra başka âyet ile değiştirildi, diyen olursa; böyle söyleyen değişsin, yıkılsın. Eğer bu âyet değiştirildi dersen, diğer âyetlere ne diyeceksin? Bir âyet-i kerimede mealen, *(Allahın rahmetine kavuşmak isteyenler, emirlerini yapsınlar)* buyuruldu. Âyet-i kerimelerde mealen, *(Dünyada yapılanların karşılıklarını göreceklerdir)* ve *(İman edip, ibadet yapanlar ve haramlardan kaçanlar, elbette Cennetlere girecek, nimetlere kavuşacaklardır)* ve *(Cennet yalnız iman edip, ibadet edenler içindir)* ve *(Allahü teâlâya ve Onun Peygamberlerine itaat edenler, ahirette Peygamberlere ve sıddıklara ve şehitlere ve salihlere verilen nimetlere ortak olacaklardır)* buyuruldu. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” hadîs-i şerifte, *(Müslümanlık beş şey üzerine kurulmuştur: Birincisi, Allahü teâlâya ve Muhammed aleyhisselâmın Onun Peygamberi olduğuna inanmak, ikincisi her gün beş vakit namaz kılmak, üçüncüsü, senede bir kere malının kırkta birini Müslüman olan fakirlere zekât vermek, dördüncüsü, Ramazan-ı şerif ayında her gün oruç tutmak, beşincisi, Mekke-i mükerremeye giderek, ömründe bir kere hac etmek)* ve bir hadîs-i şerifte, *(İman, altı şeye kalp ile inanmak ve inandığını dili ile söylemek ve Allahü teâlânın emirlerini beğenmektir)* buyurdu. İnanmakla ve söylemekle iman hâsıl oluyor, ibadet etmekle kemale gelip cilalanıyor. İmam-ı a’zam Ebû Hanife “rahmetullahi aleyh” vasiyetnamesinde buyuruyor ki: *(İman, dil ile söylemek ve kalp ile inanmaktır).* Amelin lâzım olduğunu gösteren daha sayabildiğin kadar vesikalar vardır. Eğer bu sözümden, (Şu halde insanlar amelleri için Cennete girecek, Allahü teâlânın rahmetiyle, ihsanıyla girmeyecekmiş) dersen, sözlerimi anlamamış olursun. Demek istiyorum ki, insan Allahın lütfu, ihsanı ile Cennete girecektir. Fakat itaat ve ibadet yaparak rahmete kavuşmaya hazırlanmaz ve layık olmazsa Allahın lütfu ve rahmeti ona gelmez. Nitekim bir âyet-i kerimede mealen, *(Rahmetim, muhsinler için, yani emirlerimi kabul edip yapanlar içindir)* buyuruldu. Allahü teâlânın rahmeti yetişmezse, kimse Cennete giremez. Cennete yalnız iman ile girilecektir, denilirse, evet öyledir, lakin birçok tehlikeleri atlattıktan sonra girilecektir. İman ile gitmeyen, Cennete girmeyecektir. Cennete girmek için ahirete iman ile gitmek ve diğer tehlikeleri de atlatmak lâzımdır. Fakat bu zaman da Cennetin en aşağı derecesine kavuşabilir. *Hak Sözün Vesîkaları s. 359* http://www.hakikatkitabevi.net/bookread.php?bookCode=009&bookPage=369


*Muhammed Aleyhisselamın Faziletleri (Üstünlükleri)* dinimizislam.com *Herkese Lazım Olan İman* kitabını sipariş vermek için; hakikatkitabevi.com


➡️ *Kanaat, sinir hastalıklarını önler* *Sual: Kanaat etmek ne demektir? İslamiyette (bir lokma, bir hırka) kavramı var mıdır?* *Cevap:* Hüccet-ül-islâm İmam-ı Gazalinin *(Eyyühel Veled)* kitabında buyruluyor ki: Kanaat, sinir hastalıklarını önleyen, geçimsizliği, düşmanlığı gideren, cemiyetlerin düzenlerini sağlayan bir faktördür. Kanaat, İslamiyetin dünyaya yayılmasını, ilim ve fen abideleri kurmağı sağlamıştır. *(Çalışan kazanır*) ve *(Herkes yaptığını bulur)* meâl-i alisinde olan âyet-i kerimeler ile *(Allahü teâlâ çalışıp kazananları sever)* ve *(Münâvî)* deki *(Allahü teâlâ çalışmayan gençleri elbette sevmez)* gibi, nice hadîs-i şerifler, çalışıp ilerlemeği mi, yoksa uyuşukluğu mu emrediyor? Müslümanların kurduğu Emevi, Abbasi, Gaznevi, Hint Timurları ve Endülüs ve Osmanlı medeniyetleri, çalışkanlığı mı, yoksa uyuşukluğu mu gösteriyor? İslam düşmanları tarafından uydurulmuş, (bir lokma, bir hırka) sözü, Kur’ân-ı kerimin ve hadîs-i şeriflerin emirlerini değiştirebilir mi? Bu söz, Müslümanlık demek değildir. Ahirete inanmak, acı çekmeğe değil, fertlerin, ailenin ve cemiyetin düzenli, huzurlu olmasına sebeptir. Tarih, böyle olduğunu açıkça göstermektedir. İslam dini, acı çekmeği değil, maddi, manevi acıları gidermeği, acılara, sıkıntılara sebep olmamağı emir etmektedir. *Hak Sözün Vesîkaları s. 381* http://www.hakikatkitabevi.net/bookread.php?bookCode=009&bookPage=381 Müslümanlık, çalışıp kazanmağı emrediyor. Kanaat demek, bir hırkaya razı olup tembel oturmak demek değildir. Müslümanlar, asla böyle değildir. *Kanaat* demek, kendi kazandığına razı olup, başkasının kazancına göz dikmemek demektir. Avrupa’ya medeniyeti İslamiyet getirdi. Çünkü İslamiyet, iktisadi refahı sağlayan yolları göstermektedir. Buna kavuşmak için, çalışmağı istemektedir. *(İnsanların hayırlısı, en üstünü, insanlara daha faydalı olanlarıdır)* ve *(İyiliklerin en iyisi sadaka vermektir)* ve *(En hayırlınız, insanları çok doyuranınızdır)* ve *(Sizin en hayırlınız, başkasından beklemeyip, çalışan, kazananınızdır)* gibi, daha pek çok hadîs-i şerifler, yukarıdaki yazıların alçakça düzülmüş iftira olduklarını göstermektedir. *Hak Sözün Vesîkaları s. 377* http://www.hakikatkitabevi.net/bookread.php?bookCode=009&bookPage=377

➡️ *Mekke'ye ihramsız girmek* 📆 (Osman Ünlü Hocanın 12.05.2025 tarihli yazısı) *Sual: Hac, umre veya ticaret için Mekke'ye giden bir kimse, ihram giymek mecburiyetinde midir, ihramsız Mekke'ye gidilemez mi?* *Cevap:* Hac, umre, ticaret için veya herhangi bir şey için uzaktan Mekke'ye gelenlerin, mikat denilen yerleri, ihramsız geçerek, Mekke-i mükerreme Haremine girmeleri haramdır. Geçenin, geri mikata gelip ihrama girmesi lazımdır. İhrama girmezse, ceza olarak kurban kesmesi lazım olur. Mikat denilen yerler ile, Harem-i Mekke arasına Hil denir. Mikattan geçerken, bir iş için Hilde kalmaya niyet edenlerin ve Hilde oturanların, hacdan başka niyet ile, ihramsız Hareme girmeleri caizdir. Mesela Cidde şehri Hildedir. Harem, Mekke-i mükerremeden biraz daha geniş olup, hududunu İbrahim aleyhisselamın diktiği taşlar göstermektedir. Bu taşlar, çok kerre yenilenmiştir. Mescid-i harama Harem-i Ka'be veya Harem-i şerif denir. Hac için, Hilde oturanlar Hilde, Harem-i Mekkede oturanlar Haremde ihrama girer. Mikat yerlerini geçerken, niyet ederek ve telbiye yaparak, yani emrolunan şeyi okuyarak, usulü ile, ihrama girilir. Mikat yerinden önce, hatta kendi memleketinde de ihramı giymek caiz, hatta daha iyidir. Hac aylarından önce giymek de caiz ise de, mekruhtur. Mekke ve Medîne şehirlerine Haremeyn-i şerifeyn denir. *Sual: Yedi kişi bir sığırı ortak olarak alıp kurban ettikten sonra, etini tartmadan, göz kararı ile taksim etmeleri uygun olur mu?* *Cevap:* Kurbanda ortak olanlar, kurban kesildikten sonra, faiz olmaması için, eti tartarak, müsavi, eşit ağırlıkta olarak paylaşmaları lazımdır. Tartmadan bölüşüp helalleşmek caiz olmaz. Çünkü helalleşmek, hediyye vermekte olur. Taksimi mümkün olan bir şeyde ortak olanların hisselerini ayırmadan önce hiç kimseye hediyye etmeleri caiz değildir. Altı kişiye et ile birlikte deri veya bacak da verilirse tartmadan paylaşmaları caiz olur. Başının da, derisi gibi olduğu Hindiyyede ve Mecmû'a-i Zühdîyyede yazılıdır. *Sual: Namaz kılmak için temiz bir yer, abdest için su ve teyemmüm için toprak bulamayan hapisteki kimse, namazlarını nasıl kılar?* *Cevap:* Namaz kılmak için temiz yer, abdest için su ve teyemmüm için toprak bulamayan ve hapiste olan bir kimse, okumadan, namaz kılar gibi yapar. O hâlden kurtulunca, hepsini iade veya kaza eder. *Osman Ünlü hocanın Türkiye Gazetesi'nde yayımlanan makalelerin arşivi için tıklayınız...* https://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/osman-unlu


➡️ *İnsanın ilk ölümü* 📆 (Osman Ünlü Hocanın 13.05.2025 tarihli yazısı) *Sual: Bazı kimseler, insanlar için ilk ölüm, ikinci hayat diye bir şeyler anlatıyor, bunun aslı varsa, bu ilk ölüm nasıl olmuştur?* *Cevap:* İmâm-ı Gazâlî hazretleri Dürre-tül Fâhire isimli kitabında, bu konu ile alakalı olarak buyuruyor ki: “Allahü teâlâ, Âdem aleyhisselamı yaratınca, belini kudretiyle mesih buyurduğu zaman, ondan iki avuç aldı. Birisini sağ tarafından, diğerini ise sol tarafından aldı. Her insanın zerresini birbirinden ayırdı. Âdem aleyhisselam onlara baktı ki, onların zerreler gibi olduğunu gördü. El-Vâkı'a suresindeki bir âyet-i kerimede mealen; *(İşte bu sağdakiler Cennet ehlinin amelini yapacaklarından, Cennetlik olanlardır. Bana bunların amellerinden bir fayda ve zarar yoktur. Bu soldakiler Cehennem ehlinin amelini yapacaklarından, Cehennemlik olanlardır. Bana bunlardan da bir fayda ve bir zarar yoktur)* buyuruldu. Âdem aleyhisselam Allahü teâlâya; -Ya Rabbî! Cehennem ehlinin ameli nedir? diye sordu. Allahü teâlâ da; *(Bana şirk koşmak ve gönderdiğim Peygamberlere inanmamak ve ilahi kitaplarımda olan emir ve nehyimi tutmayıp, bana isyan etmektir)* buyurdu. Bunun üzerine Âdem aleyhisselam, Allahü teâlâya dua ederek; “Ya Rabbî! Bunları kendilerine şahit kıl. Umulur ki, Cehennem ehli ameli işlemezler” dedi. Allahü teâlâ da, nefislerini şahit yapıp; *(Ben sizin Rabbiniz değil miyim?)* buyurdu. Hepsi; “Rabbimizsin. Biz şehadet eyledik” dediler. Allahü teâlâ, melekleri ve Âdem aleyhisselamı da şahit tuttu. Bu sözleşmeden sonra, onları tekrar eski mekânlarına gönderdi. Çünkü bunların hayatları yalnız rûhâni bir hayat idi. Cismâni bir hayat değildi. Allahü teâlâ bunları Âdem aleyhisselamın sulbüne yerleştirdi. Ruhlarını kabzedip, Arş'ın hazinelerinden birinde muhafaza kıldı. Bir babanın nutfesi ananın rahminde karar edip, çocuğun cismâni sureti tamam olduğu zaman, henüz ölüdür. Allahü teâlâ rahimde ölü olan bu çocuğa ruh vermeyi murad buyurduğunda, Arş'ın hazinelerinde bir müddet gizleyip muhafaza buyurduğu ruhu, o cesede iade eder. Çocuk o zaman hareket etmeye başlar. Allahü teâlânın ruhlara; *(Ben sizin Rabbiniz değil miyim)* diye sorduğu misaktan, sözleşmeden sonraki ölüm yani, ruhunu Arş'ın hazinelerine göndermesi birinci ölüm ve şimdiki ana karnındaki hayat, ikinci hayattır.” *Osman Ünlü hocanın Türkiye Gazetesi'nde yayımlanan makalelerin arşivi için tıklayınız...* https://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/osman-unlu


*Muhammed Aleyhisselamın Faziletleri (Üstünlükleri)* dinimizislam.com *Herkese Lazım Olan İman* kitabını sipariş vermek için; hakikatkitabevi.com


*Muhammed Aleyhisselamın Faziletleri (Üstünlükleri)* dinimizislam.com *Herkese Lazım Olan İman* kitabını sipariş vermek için; hakikatkitabevi.com


➡️ *Fakir, muhtaç demektir* 📆 (Osman Ünlü Hocanın 10.05.2025 tarihli yazısı) *Sual: Peygamber Efendimizin övündüğü fakirlik, bizim bildiğimiz fakirlik midir?* *Cevap:* Fakir, muhtaç demektir. İslamiyette, asli, temel ihtiyacından fazla ve kurban nisabı miktarı malı olmayana fakir denir. Resulullah Efendimizin Allahü teâlâdan istediği ve övündüğü fakirlik, her zaman, her işte, Allahü teâlâya muhtaç olduğunu bilmektir. Abdullah Dehlevî hazretleri, Dürr-ül-me'ârif kitabında buyuruyor ki: “Tasavvufta fakir, muradı olmayan, yani Allahü teâlânın rızasından başka dileği olmayan demektir.” Böyle olan kimse nafaka olmayınca, sabır ve kanaat eder. Allahü teâlânın iradesinden razı olur. Allahü teâlâ emrettiği için rızık kazanmaya çalışır. Çalışırken, ibadetlerini terk etmez ve haram işlemez. Kazanırken de, kazandığını sarf ederken de, İslamiyete uyar. Böyle kimseye zenginlik de, fakirlik de faydalı olur. Dünya ve ahıret saadetine kavuşmasına sebep olur. Fakat, nefsine uyarak, sabır ve kanaat etmeyen kimse, Allahü teâlânın kaza ve kaderine razı olmaz. Fakir olunca, az verdin diye, itiraz eder. Zengin olursa, doymaz, daha ister. Kazandığını haramlara sarf eder. Zenginliği de, fakirliği de, dünyada ve ahirette felaketine sebep olur. *Sual: Bir menfaat elde etmek için, devlet adamları ve zenginlerle görüşmek, dinimiz açısından uygun mudur?* *Cevap:* Bir menfaate kavuşmak düşüncesiyle, devlet adamları ve zenginlerle görüşmek, arkadaşlık yapmak tezellül olur. Zaruret olursa, bu müstesnadır. Böyle kimselerle karşılaşınca ve bunlara selam verirken eğilmek de tezellüldür, büyük günahtır. Bunlara ibadet için eğilmek ise, küfür olur yani imanı giderir. *Sual: Sevabı Peygamber Efendimize olmak üzere kurban kesilebilir mi?* *Cevap:* Resulullah Efendimiz iki kurban keserdi. Biri kendisi için, biri de ümmeti için idi. Resulullah Efendimiz için de kurban kesmek müstehaptır ve çok sevaptır. *Sual: Evi, dükkânı olup da zor geçinen kimseye zekât verilebilir mi?* *Cevap:* Konu ile alakalı olarak Hazânet-ül-müftîn ve Eşbâh kitaplarında deniyor ki: “Evleri ve dükkânları olanın, aldığı kiraları, tarlası olanın, tarlasının mahsulü veya kirası, çoluk çocuğunu beslemeye yetişmezse, bu kimse fakir sayılır, zekât alması caiz olur.” Görüldüğü gibi burada fetva, İmâm-ı Muhammed'e göre verilmiştir. *Osman Ünlü hocanın Türkiye Gazetesi'nde yayımlanan makalelerin arşivi için tıklayınız...* https://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/osman-unlu
