qroniqa
qroniqa
February 9, 2025 at 04:02 PM
PayPal Mafyası ve Yıkımın Teknolojik Manifestosu Amerika’nın kızılötesi ışığında, gölgeler uzuyor. Washington’dan Silikon Vadisi’ne uzanan bu gölgeler, kodlarla örülmüş, algoritmalarla beslenen ve siyasetin karanlık koridorlarında gezinen, “ilerleme” maskesi takmış bir yıkım projesinin izdüşümleri. Donald Trump’ın iktidarını taşıyan bu gölgelerin sahipleri, PayPal’in eski sakinleri, teknolojinin kâhinleri ve nihilizmin modern rahipleri. Onlar, insanlığı “aşılacak bir tür” olarak görüyor ve “katedral” dedikleri kurulu düzeni, kendi teknokratik krallıklarıyla yerle bir etmeye ant içmiş ve bu yıkımın sonunda insanlık medeniyetin enkazında yeni bir düzenin tohumlarını ekebileceklerine inanarak Nietzsche’nin “üst-insan”ını dijital çağa taşımaya çalışan sapkın bir klik. Dünya ezberinin karşısına dikilen bu “nihilist vizyon”, salt bir hiççilik değil; insanlığın bugüne kadar fısıldayarak biriktirdiği gerçekliğe, yağmalatmadan koruyabildiği hakikate sistematik bir reddiyenin manifestosu. Klasik ahlakı “zayıfların ideolojisi”, diplomasiyi “naif bir tiyatro” olarak gören bu sapkın bakış, köklerini 19. yüzyıl anarşizminden kopartarak, 21. yüzyılın teknokratik bencilliğine taşıyor. Peter Thiel’in “Demokrasi ve özgürlük artık uyumlu değil” sözü, bir itirafın ötesinde, yeni sapkın bir felsefe. Bu sapkın anlayış, devleti kontrol edilecek, sömürülecek, sonra terk edilecek bir “enstrüman”, insanı ise “ölümlü bir prototip” olarak görüyor. Musk’ın vergi cennetlerinde büyüyen serveti, Andreessen’in “sürdürülebilirlik aldatmacası” dediği iklim krizi inkârıyla “sürdürülebilirliği” alaya alan manifestosu, bu sapkın felsefenin pratik tezahürleri. 1930’ların faşizm dalgası, kitleleri “üstün ırk” mitiyle uyutmuştu. Bugünün teknokratik nihilizmi ise “üstün zekâ” mitiyle kitleleri dijital köleliğe mahkûm ediyor. Nietzsche’nin Zerdüşt’ünde “insan aşılacak bir şeydir” derken kastettiği felsefi üst-insan, yerini bu sapkınların düşlerinde “yapay zekâya hükmeden, uzay kolonileri kuran ve vergi cennetlerinde artırdığı servetini insan 4.0’a harcayan bir teknokrata” bırakmış durumda. Onlara göre, insan 4.0 (ölümsüz insan) “sıradanların” değil, “dehaların” omuzlarında yükselecek. Sıradan insan ise bu yolculuğun yakıtıdır. Bu sapkın proje, bir bilgisayar oyunundaki “merge” mekaniğine benziyor: Sıradan insanlar, tıpkı oyunlardaki bir üst seviye güç için aynı seviye basit kartlar gibi birleştirilip “daha güçlü bir kobay” yaratılmak üzere harcanıyor. Programlanmış yapay vrüsler karşısında hayatta kalabilen insan ve ölümsüzlüğün deneylerinde daha güçlü bir kobay… Bu süreçte, dijital psikolojik bombardımanlarla uyuşturulan kitleler, kendi yok oluşlarının finansörüne dönüşüyor. Elon Musk, Peter Thiel, David Sacks… Bir zamanlar PayPal’in "garaj romantizmi" ile yola çıkan bu isimler, işte bu sapkın felsefeyle bugün siyasetin karanlık dehlizlerinde iktidar oyunları oynayan oligarklara dönüştüler. Dikkatinizi çekmek istediğim asıl ironi ise şu: Yıkıcılıklarını “devrim” diye pazarlıyorlar. Thiel’in “katedral” dediği kurumları (medya, üniversiteler, devlet aygıtı), sapkın felsefelerini meşrulaştıran araçlara dönüştürüyorlar. İnsanlık bu manzara karşısında ya bir diriliş hikayesi yazacak ya da salatanatlarını dünyadan uzaya taşıyabilirlerse ölümsüzlüğe kavuşabileceklerine inanan bu sapkınlara roket yakıtı olacak… Trump’ın “Make America Great Again” sloganı, bu sapkınlığı dünyaya artık daha pervasızca dayatmak için bir araç: Rakipsiz bir piyasa yaratmak, düzenleyici kurumları çökerterek tekno hükümranlığın tekelini pekiştirmek. TikTok’a yasak, Çin’e gümrük duvarları, Dünya Bankası çalışanlarına vize iptali… Bunlar, rekabeti değil, “ya bize boyun eğersiniz ya da yok edilirsiniz” diyen mafyavari bir kapitalizmin sapkın amaçlarına hizmet edecek yeni bir dünya düzeni adına pervasızca sergiledikleri örnekleri. Musk’ın“süper zekâ” takıntısının ürünü 12 çocuğu, Thiel’in “monark” arayışı, bu yeni feodalizmin işaret fişekleri. Tıpkı Orta Çağ’da kralların ilahi hakla taç giymesi gibi, onlar da “teknolojik deha” mitiyle kendilerini kutsuyor. İnsanlık ve uluslararası kurumların çöküşü….Dünya Sağlık Örgütü’nden çekilmek, Paris İklim Anlaşması’nı reddetmek, sadece birer politika değil; kolektif insanlık idealinin reddi. Bu reddiye, 20. yüzyılın “kurumsal diplomasi” anlayışını yerle bir ediyor. Oysa bu kurumlar, iki dünya savaşının küllerinden doğmuş, insanlığın “bir daha asla” çığlığının temsiliydi. Ancak PayPal mafyası için bu çığlık, bir zayıflık belirtisi. Onlara göre güçlü olan, “kuralları koyan” değil, “kural tanımayan”dır. Barış melodisi eşliğinde Filistin topraklarında Amerika, Atlanta’da göçmenlere yönelik baskınlar, Dünya Bankası çalışanlarının sınır dışı edilmesi, bu felsefenin pratik sonuçları. Peki ya insan hakları? Evrensel etik? “Woke virüsü” diye küçümsedikleri şey, aslında insanlığın ortak vicdanı. Ama onlar için vicdan, “verimsiz” bir lüks. Aşırı servet ile aşırı gücün karanlık dansı, dünyaya dayatılan demokrasiyi artık bir hayalete dönüştürdü: İçi boşaltılmış bir retorik, çürümüş bir ideoloji, bir kukla tiyatrosu. Bu çarpık düzende, demokrasi, artık halkın kendi kaderini tayin etme hakkından ziyade, güç sahiplerinin çıkarlarını koruma aracı haline geldi. Musk’ın saniyede 100 bin dolar kazandığı, emeğin alın terinin vergileriyle saraylarda yaşayanların yoksıulun alım gücünde tasarruf ettiği bir dünyada, “sıradan insan” nereye sıkışacak? Buna da klasik bir çözümleri var: Bu çarpık düzenin en olmazsa olmaz çarkları…Kendi kişisel çıkarları ve saltanat sevdaları uğruna, halkın değerlerini, emeğni, alın terini, geleeğini hiçe sayan, adaletsiz düzenin yerel komisyoncuları… Küresel yıkımın taşeronları… Onlar, demokrasinin kırık aynalarından sızan ışığı, kendi ceplerini aydınlatmak için demokrasiyi araç olarak kullananlar. İdeolojik aygıtlarla hakikati uydurdukları toplumsal çıkarlar için yağmalayan, onurdan yoksun, açgözlülükle körleşmiş, küresel sermayenin pompaladığı dijital uyuşukluğun yerel “bayileri”… Evrensel değerleri yerel ideolojik saçmalıklarla yağmalayan, güç sahiplerinin küresel sapkın politikalarının çantacılığını yaparak halkı afyonlayan, gerçekleri çarpıtan ve insanlığa meydan okuyan bu zalimlere sıradan insanı, dijital bir sürüye dönüştürerek sessiz, cılız toplıumlar yığan küçük krallıklar… Onun bunun dünya liderleri, bir gece ansızın kulisçileri, “ilahi kripto” öğütleyen, deniz fenerinden külah takan şeyhleri ve onların müridleri… Kendilerine hizmet etmesi gereken teknolojinin esiri haline gelen müridler, dijital köleler, sıradan insanlar… Çocukların paramparça edildiği bir dünyayı kola içmeyerek boykot edenler… Kahvenin aromasını damağında döndürürken izlediği filimle, okuduğu kitapla dünyayı anlayıp bütün sorunları çözenler… Ahh! Bu sistem, bir maskeli balo. Sermayenin küresel tahakkümü. Ve bu baloda garsonlıuk yapanlar, bulaşıkları yıkayanlar… Ahh bu çarpık sistemin en güçlü dişlisi: Gazı alınan ve zaptedilen sıradan insanlar… Elbette insanlığın tarihi, hiçbir klikin tekelinde kalmadı. 1930’ların “üstün ırk”, “üstün millet” soslu faşizm dalgası nasıl direnişle kırıldıysa, aylardır bombalayarak, çocuklarını paramparça, şehirlerini yerle bir ettikleri insanlara, şimdi bu toprakları boşaltın diyen, küresel terörün finansçıları bu sapkın nihilizm de kolektif bir direnişle hiçliği hiç olarak tadacak ve “teknolojik deha soslu” “üstün insan” krallarının dijital feodalizm de yıkılacaktır. İşte bu cihetle “hiçliği hiç edecek” kolektif bir iradeyi yeşertecek bir iman en büyük mucizedir… Teknolojiyi “üst-insan”a değil, insanlığa hizmet edecek şekilde yeniden tanımlayacak iradeyi, asıl mucizeyi, o iradeyi yaratan ve sahipsiz bırakmayan Allah buyuruyor: “Onlar (inanmayanlar) bir düzen kurdular. Allah da (buna karşılık) bir düzen kurdu. Allah, düzen kurucuların en hayırlısıdır.” Ali İmran - 54 Bu Ayet-i Kerimenin tefsirini bu zalimlere yapması için biz de bir ironi yapalım ve sözü Peygamberleri Nietzsche’ye bırakalım: “Uçurumlara bakan, uçurumun da kendisine baktığını unutmamalı.” Küresel terörün, yıkımın finansörleri yarattıkları uçuruma bakarken, kendi sonlarını seyrediyor. Hasan Talu
👍 ❤️ 10

Comments