qroniqa
qroniqa
February 12, 2025 at 10:59 AM
Sözün Kirlenmesi ve İktidarın Sahnesi Din, iktidarın gölgesinde nasıl şekillenir? 
İnsanlık tarihi, kutsalın tahrif edilererek araçsallaştırılmasının örnekleriyle doludur. Özellikle dini metinlerin siyasi ve ekonomik çıkarlar uğruna tahrifi, İslam tarihinde de derin izler bırakmıştır. "Peygamber'in kanını, idrarını içene ateşin haram olacağı, cennete gideceği" iddiası gibi uydurma hadisler, yalnızca birer yalan ve iftira değil; iktidar, itaat ve sömürü pratiklerinin tezahürüdür. Peki bu tahrifat neden ve nasıl filizlendi? Tarihin Labirentlerinde Bir Yolculuk: Hadis Uydurma Geleneği İslam'ın erken dönemlerinde, özellikle Emeviler ve Abbasiler döneminde (660-1200), hadis uydurma faaliyetleri sistematik bir hal almıştı. Halife Muaviye'nin, Hz. Ali taraftarlarını sindirmek için "İtaat edilen lider, isterse fasık olsun" içerikli rivayetler yaydırdığı bilinir. Tarihçi İbn Kesir, el-Bidaye ve'n-Nihaye eserinde de bu tür manipülasyonlara dikkat çeker. Hadis ilminin kurucusu kabul edilen İmam Buhari (ö. 870), 600 bin rivayet arasından yalnızca 7 binini sahih kabul etmiştir. Bu titizlik, ve İslam dininin özü siyasi otoritelerin "meşruiyet aracı" olarak dini metinleri kullanma çabalarıyla çatışıyordu. Nitekim "Peygamber'in kanı" gibi akıl ve vahiy dışı iddialar, halkın duygusal bağlılığını kendi varlıklarına devşirip sömürmek için üretilmişti. Teolojik İsyan: Kulluk, Sorumluluk ve Adalet Kur'an-ı Kerim, insanın eylemlerinden sorumlu olduğunu vurgular: "Hiç kimse başkasının günah yükünü taşımaz" (İsra 17:15). Hz. Muhammed'in (s.a.v.) kızı Fatıma'ya söylediği, "Ey kızım Fatıma, babam Peygamber diye güvenme Rabbine karşı kulluk vazifeni yap. Eğer iyi ve doğru bir insan olarak Allah’tan nefsini satın alamazsan vallahi ben bile senin namına hiçbir şey yapamam" (Buhari, 2753) sözü, peygamberlerin bile ahirette şefaat yetkisinin sınırsız olmadığını gösterir. Ahkaf Suresi 9. ayet ise peygamberin beşeri sınırlarını hatırlatır: "De ki: Ben, elçilerin ilki değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmem." Bu ayet, peygamberi ilahlaştıran veya onun fiziksel varlığını kurtuluş vesilesi gören anlayışları kökünden reddeder. İbn Teymiyye (ö. 1328), Mecmu‘u’l-Fetava'da şöyle der: "Allah'ın adaleti, kimsenin başkasının amelinden faydalanamayacağını emreder. Bu, dinin temelidir." Siyasetin Gölgesinde Din: İktidar ve Kitleler Tarih boyunca tahrif ettikleri ve otoritelerine ilahi alanda kutsiyet devşirecek dini söylemleri araçsallaştıranlar, genellikle "kitle kontrolü" için mitler üretti. Ortaçağ'da Haçlı Seferleri'ni meşrulaştıran "Kutsal Topraklar" söylemiyle, günümüzde "cennet vaadi" karşılığında, kendi saltanatları için mecbur ettikleri yokluğa sabır istemeleri aynı paralelliktedir. İbn Haldun, Mukaddime'de şu tespiti yapar: "Din, iktidarı elde tutmanın en etkili silahıdır. Halk, kutsalla örülen söylemlere boyun eğmeye hazırdır." Uydurma hadisler toplumu cehalete sürükler ve İslam'ın özünü bulanıdırır. Çözüm Arayışları: Eleştirel Akıl ve Sahih Kaynaklar İslam alimleri, tahrifatla mücadelede üç yöntem önerir: 1. Hadis Tenkidi: Ravi zincirinin (isnad) ve metnin (matn) sahihliğinin ilmi kriterlerle incelenmesi. 2. Kur'an Merkezlilik: Her rivayetin Kur'an'ın temel ilkeleriyle test edilmesi. 3. Toplumsal Bilinç: (“Akletmez misiniz” ayeti ile yaşamak) Halkın din istismarına karşı uyanık olması. Muhammed İkbal, "Dinamik bir iman, eleştirel akılla beslenir" diyerek pasif kabullenişe karşı çıkar. 
İslam, iktidarın karanlık sahnesinde bir piyon değil; aksine, adalet ve merhametin İlahi fermanıdır. Tarih bize gösteriyor ki, kutsalı tahrif edenler daima dünyevi hırsların esiri olmuştur. Hz. Peygamber'in, "Bana yalan isnat eden cehennemdeki yerini hazırlasın" (Buhari, 106) ikazı, bu mücadelenin ne denli hayati olduğunu hatırlatıyor. Bugünün Müslümanlarına düşen, İmam Gazali'nin dediği gibi, "kalplerini ilim ve hikmetle doldurmak" ve kutsalı, emeğin, aklın, vicdanın hülasa insanın sömürüsüne izin vermeyen bir hakikat olarak savunmaktır. Hasan Talu
👍 ❤️ 👏 😂 😡 🙏 10

Comments