Şeyh Sadık Ebu Abdullah El-Haşimi
Şeyh Sadık Ebu Abdullah El-Haşimi
February 13, 2025 at 10:01 PM
*Yukarıdaki yazının tam metni* (buradan okuyabilirsiniz) Üniversiteler ve Cahili Nizamlar Allah seni hidayete ulaştırsın. Şunu iyi bil ki kıymetli kardeşim! Günümüzde Tağutların, cahili nizamlarını yürürlüğe koyup uyguladıkları alanlardan bir tanesi de üniversite diye adlandırdıkları fesat medreseleridir. Küçük büyük herkesin bildiği gibi kurulan bu üniversitelerin kendilerine has bir kurul tarafından tamamıyla arzu ve istekler doğrultusunda konulan özel kanunları ve prosedürleri vardır. Üniversiteye giren herkesin uymasının zorunlu olduğu bu kurallar herkes için geçerli olup herkesin yöneticisi konumundadır. Gerek öğretmen gerekse öğrenci her kim üniversitelere girerse bu kanunlara uymak hususunda başka bir seçim hakkı yoktur. Bilakis bu kimselerin tam bir teslimiyetle boyun eğip itaat etmesi lazımdır. Bu nizama el açıp dilenen ve ona karşı olmaya muhalefet edene yazıklar olsun. Bu gibi kimselerin durumu insanları kandırıp kendi boyunduruğu altına alan kimselerin durumu gibidir. Evet! Tağutların hükümleri böyledir. Kendisinde Allah'ın kitabında ve Rasulünün sünnetinde olmayan sahte bir değeri vardır (insanlar indinde). Ancak konulan bütün bu hükümler tamamıyla akıllarının hoş görüp izin verdiği ve nefislerine uyanları alıp uymayanları reddeden kanunlardır. Bunların büyük tuzaklarından ve cürümlerinden bir tanesi de insanları kandırmak için bu tağuti müesseseye koydukları isimlerdir. Bunlardan en dikkat çekeni Mekke ve Medine'de bulunan 'haram üniversiteleridir'. Şayet onlar şer-i anlamda haramı kastediyorlarsa bu büyük küfürdür. Çünkü bu cahili bir teşridir. Allah dışında hükümde bulunmakta bu bataklıkların en bariz özelliğidir. Şayet her kim şer-i hükümlerle hükmedilemez derse, bu kanunların serbest bıraktığı helal ve yasakladıklarıysa haramdır derse yapmış oldukları bu fiil cahili bir teşride bulunmaktır ve sahabenin ve ulemanın ittifakıyla büyük küfür olup kişiyi İslam milletinden çıkartan büyük bir ameldir. Malumdur ki ister öğretmen isterse de öğrenci olsun kişi ne kadar takva sahibi olursa olsun bu üniversitelere giren herkesin bu cahili ve laik kurallara boyun eğmesi gerekir. Ne kadar münkerât ve fuhşiyat görürse görsün mutlak özgürlük olduğundan dolayı yapabileceği tek şey yolunu değiştirerek inkâr etmek olur. İnkâr eden bu kimsenin elinde azda olsa bir otorite yoktur. O'da diğerleri gibi üniversitenin mutlak hürriyet üzerine kurulu olan cahili kurallarına uymak zorundadır. Kişiden kişiye değişen bu kaidelerin ortak paydası ise dini, insanların hayatlarından dini söküp atmak olup dini mahkum hale getirmektir. Hatta bu küfri özgürlükleri, İslam'ın dışında laiklik, Hristiyanlık veya bütün şeytani fikir ve akımların yayılmasına ve teşvik edilmesine izin vermekte ve bu hakları üniversiteler tarafından korunmaya alınmaktadır. Bir örnek verecek olursak Bu bapta verebileceğimiz en açık örneklerden bir tanesi de öğrenciler birliği' veya buna benzer topluluklardır. Bu müesseseler üniversitedeki talebeler tarafından kurulmuş kulüplerdir. Yurt, yeme-içme ve spor aktiviteleri gibi bunların hepsi belirli bir müddet dahilinde farklı toplulukların kendi aralarında yaptıkları seçimlerle başa geçtikleri alanlardır. İşte tamda burada şok edici hakikatle karşı karşıya kalmaktayız. Bu da kendini İslami veya demokratik olarak isimlendiren kulüpler arasında bir farkın olmadığı hakikati... Çünkü bu kulüplerin hepsi hakikatte hürriyet adı altında üniversitenin cahili hükümlerine göre mahkumdurlar. Ne yaparlarsa yapsınlar herkes bu kurallar önünde eşittir. İslami adı altındaki üniversitelerde veya başka bir üniversitede olması fark etmez, herkes kendi menhecine ve fikrine davet etmede serbest olup, şeytana davet etmiş olsalar dahi herhangi bir itiraz veya aksi bir harekette bulanmanın fayda vermeyeceğiyse malumdur. Bununla beraber şayet bu birliğin başına gayri İslami bir kulüp geçerse kendi mâsiyetlerini ve fuhşiyatını yaymak istediğinde 'İslami' olan bu kulüplerin Üniversite kanunlarına veya kurallarına uydukları sürece bu kulüplere itiraz etme veya karşı durma gibi hakları yoktur. Hatta bazen bu 'İslami' kulüplerin bu münkeratlara sessiz kalıp bunları onayladıklarını dahi görürsün. Bundan Allaha sığınırız. Müslümanların kendilerini demokrasiyle oyaladıkları en küçük misallerden bir tanesi de vermiş olduğumuz bu basit örnektir. Üniversiteler bütün şerri kendi etrafında toplamıştır. Üniversiteler Hakkında Verilen Fetvalar ve Yanlış Anlaşılmalar Şunu iyi bilmemiz lazımdır ki üniversitelerin haram olmasını sadece ihtilata (kadın-erkek karışıklığı) hasretmek, fetvanın yanlışlığını ve akılları hafife alıp onlarla oyun oynamayı gözler önüne sermektedir. Evet ihtilat ne kadar da büyük bir zulüm olsa dahi üniversiteyi yöneten cahili düsturlarla kıyas dahi edilemez. Günümüzde duymuş olduğumuz saçmalıklardan bir tanesi de insanların tağuttan içtinabı ve onun düşürülmesi için çalışmayı bırakıp, bu üniversite bataklığının etrafında dönüp dolaştığı küfri hükümleri göz ardı edip 'şayet üniversitede kadın erkek karışıklığı yoksa oraya girip tedriste bulunmak caizdir' fetvasıdır. Ashabı Kiram (Allah hepsinden razı olsun) bu gibi meselelerde; yani önemli konuyu bırakıp basit şeylerle uğraşanlarla alay ederlerdi. İmam Buhari'nin (Allah ona rahmet etsin) Sahihinde İbni Ebi Nûm yoluyla gelen rivayette şöyle geçer: İbn Ebî Nûm naklediyor: “Ben İbn Ömerin yanında iken bir adam ona sivrisineğin kanı hakkında soru sordu. İbn Ömer adama, “nerelisin?” dedi. Adam, “Iraklıyım” karşılığını verdi. İbn Ömer, “şuna bakın! Peygamber in, “onlar dünyada iki reyhanımdır” dediğini işittiğim torunlarından birini öldürenler (Iraklılar) bana sivrisineğin kanını soruyorlar!” dedi.” Önemli bir soru Aklıma gelen sorulardan bir tanesi de üniversitelerin çirkinliği ve yapmış olduğu tahribatın enkazı gözler önünde olmasına rağmen neden bizim alimlerimiz ve davetçilerimiz onlara muvafık olup doğruluğu yönünde fetvalar veriyorlar? Bununla beraber şaşılacak durumlardan bir tanesi de; bu sıkıntılı ve fitne zamanlarında birleşmiş milletlere katılmanın küfür olduğu hususunda verilen doğru fetvalardır. Oraya girecek olan kimse hangi sıfatla girerse girsin fark etmez gerek ilmi koruma adı altında olsun gerek insani yardım adı altında gerekse de başka bir bahaneyle bu cahili ve küfri meclislere girmenin küfür olduğu hususunda gelen doğru fetvaların çokluğu... Ancak aynı zamanda bu fetvayı veren kimseye küfür kanunlarıyla yönetilen üniversitelere girmenin hükmü sorulduğunda hiç tereddüt etmeden girmenin caiz olduğu hususunda fetvalar vermeleri, bununla da kalmayıp fetva sorulan kimselerin bu tür mekanlarda öğretmenlik veya yöneticilik yaptığını dahi görürüz. Bu fetvaları veren kimseler Birleşmiş Milletler ile üniversitelerin hüküm noktasında bir olduğunu bilmezler mi. Aralarındaki basit farksa birleşmiş milletler kendi küfri kanunlarıyla bütün dünyaya; üniversitelerse yine küfri kanunlarıyla kendi mıntıkasına hükmetmeleri, ortak noktaları ise iki müessesede tağuti kanunlarla teşride bulunmalarıdır. Tağutlar bütün güçleriyle insanlara yalan söyleyerek onları cahillik ve bağnazlıktan kurtarma bahanesiyle bu tür müesseselere yönlendirmektedir. Onların asıl gayesi medeniyet ve kültür adı altında, din hususunda kendi görüş ve anlayışlarını rehber edinerek insanların nefislerinde Allah ve Rasulünün sevgisini düşürmektir. İş o kadar kötü bir raddeye geldi ki kimileri Allah'ın şeriatına ilavede bulunmak gerektiğini, kimileri selef-i sâlihini eleştirip onlarda adam bizlerde adamız' gibi safsataları dahi söylemeye cüret etmiştir. Allah'ın (celle celaluhu) murâdı din hususundaki cehalet ile savaşıp dinine yapılan eleştirilere karşı durmaktır. Tağutun muradı ise ümmiliğe karşı savaşmak olup; iddia ettiği gibi insanlara okuma ve yazma öğretmek değildir. Sadece kitap ve sünnet mukabilinde insanlara kendi akıl ve görüşlerini öne çıkarmasını telkin eder. İşte bu tür tuzaklarla Müslümanları kandırıp günümüzde geldiğimiz bu acınası hal... Herkes din hakkında kendi istediğini söyleyip kendisinin güzel gördüğünü yapıyor. Kıstasların Kuran ve Sünnet olması gerekirken akıl ve heva olmuştur Şunu bilememiz gerekir ki ümmilik onların iddia ettiği gibi kötü bir vasıf değildir. Bilakis Rasulullah'ın ashabında ümmilik olmasına rağmen Allah'ın şeriatına karşı tam bir teslimiyet ve boyun eğme vardı. Allah (azze ve celle) şöyle buyurmaktadır: هُوَ ٱلَّذِي بَعَثَ فِي ٱلۡأُمِّيِّـۧنَ رَسُولٗا مِّنۡهُمۡ يَتۡلُواْ عَلَيۡهِمۡ ءَايَٰتِهِۦ وَيُزَكِّيهِمۡ وَيُعَلِّمُهُمُ ٱلۡكِتَٰبَ وَٱلۡحِكۡمَةَ وَإِن كَانُواْ مِن قَبۡلُ لَفِي ضَلَٰلٖ مُّبِينٖ O, ümmîlere, içlerinden, kendilerine âyetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara kitabı ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderendir. Hâlbuki onlar, bundan önce apaçık bir sapıklık içinde idiler. Cuma/2 Tağutlar şunu iyi biliyor ki toplumlar Allah'ın şeriatıyla temizlenirse kendilerinin necaseti açığa çıkar. Bundan dolayı toplumdaki bütün örneklikleri çamura bulamak isterler. Allah (azze ve celle) şöyle buyurmaktadır: وَمَا كَانَ جَوَابَ قَوۡمِهِۦٓ إِلَّآ أَن قَالُوٓاْ أَخۡرِجُوهُم مِّن قَرۡيَتِكُمۡۖ إِنَّهُمۡ أُنَاسٞ يَتَطَهَّرُونَ “Kavminin cevabı ise sadece, “Çıkarın bunları memleketinizden! Güya onlar kendilerini fazla temiz tutan insanlar!..” demek oldu.” Araf/82 Evet! Onlar sürekli temiz olanları ve temiz kalmaya çalışanları kirletmeye çalışırlar. Ya kendileri gibi kirlenecekler ya da onların değerlerini toplum nazarında düşürecekler. Allah (azze ve celle)nin şu kavlini iyice bir düşün. Muhakkak ki onlar kendilerini temiz tutan insanlardır! Subhanallah nasıl da temizlenmek bunların yanında bir cürüme dönüştü! Muhakkak ki okulların bu cürmü işlemede büyük bir payı vardır. Bunları iyice düşünen bir kimse şunu yakinen görecektir ki bu fesat medreselerinin, laiklik ve demokrasiyi toplumda yayma hususunda çok büyük bir payı vardır. Bu okulların tek gayesi çocukları küçük yaştan itibaren Allah'ın dininden uzaklaştırıp, bu bâtılı onların gözünde hoş göstermektir. Onlar çocukların kalbinden iman nurunu alıp fıtratlarını bozmayı hedeflemektedirler. Ta ki şeytanın yoluna tabi olup bu yolu destekleyen ve arka çıkanlardan olsunlar. Onlar şer-i hakikatleri, dostluk ve düşmanlık akidesine sıkı sıkıya sarılmayı reddedip, sahabeyi kötülemenin iyi bir şey olduğunu zannederek iyi işler yaptıklarını iddia etmektedirler. Son olarak bu konuyla alakalı iki tane nakil paylaşmak istiyorum: Birincisi, Müslümanların rabbani ve basiretli aliminden, diğeri ise tağutlara kul ve köle olan şeytan ulemasından… -Abdurrahman Ed-Devseri (Allah ona rahmet etsin) der ki: Şayet firavun bu okulların işlevini bilseydi İsrailoğullarını katletmezdi. -Cezayir darbesinde konuşan tağutun mücrim uşaklarından bir tanesi de Muhakkak ki okullar, ordumuzda insanları ameli anlamda yumuşatmak için tesis edilmiş bir tabur askere denktir. Verilen bu örnekler akıl sahibi kimse için yeterde artar. Daha fazla örnek isteyen araştırabilir ancak vakıamız buna verilecek en güzel örnektir. Ey Müslümanlar! Bu tağutları meşru gösterip küfrü insanlara normalleştiren bu okullara karşı çıkıp bu tür mekanlarda asla bulunmayın! Şeyh Sadık Ebu Abdullah El Haşimi (İslam ve demokrasi kitabından)

Comments