
Said Kaplan
June 2, 2025 at 12:53 PM
HADİSLERİN BU ZAMANA GELMESİNDE YAPILAN MÜCADELE, KATLANILAN FEDAKARLIKLAR
Malumunuz olduğu üzere İslamiyet’e her alanda bir saldırı var. Bu alanlardan birisi de Hadislerdir. Önce hadisleri, başarabilirlerse Hz. Peygamberi, onu da başarabilirlerse Kur’an’ı ve nihayet Yaratıcıyı inkarı istemeye kadar giden bir süreçtir bu. Kendilerine Müsteşrik diyen bu gibi yapılanmaların asıl niyeti yükselen İslam’ın gür sadasını engellemek olsa da, bunlara inanan sadık ahmakların bizlerin içinde yer alıyor olması da üzerinde düşünülmesi gereken başka bir konudur.
Hadisler Kur’an’ın ilk tefsiri olduğu için zamanımızda Müslüman kalplere şüphe düşürmek isteyenler Hadis sahasına çok ağırlık veriyorlar. Çünkü onlarda biliyorlar ki Hadisler, Kur’an’ı kafamıza göre yorumlamanın önüne geçer. Birçok mealci grubun birçok Hadisi kabul etmemesi de oldukça manidardır.
Esasında bu gibi grupların Hadisleri reddetmesi Dini hassasiyetten ileri gelmiyor. Yani Hadis düşmanlığı Kur’an sevgisinden gelmiyor, kendi sapık fikirlerine Hadisler müsaade etmediği için daha kolay bir yol olan inkarı tercih ediyorlar. Ya da fikir babalarının Y@hudi menşeili olduğunu gösteriyor. Art niyetli olanlar müstesna, Meal merkezli giderek Hadisleri inkar edenler Öğle namazının dört rekat olduğunu, Kabe’de tavafın (yedi şavt bir tavaf eder) yedi kere olacağını, zekat vermek ne demek vb konuları acaba nasıl anlayacaklar? Kendi kafalarına göre nasıl bulacaklar?
Velhasıl, bu yazımızda bu gibi teknik konulara eğilmeyeceğiz. Buna benzer birçok yazımız ve videomuz zaten mevcut, dileyen bakabilir. Bu yazımızda Hadislerin bu zamana sağlam olarak gelmesinde yapılan fedakarlığı anlamaya çalışacağız. Kendi sıcak yatağında oturup Y@hudilerin Google’ı üzerinden araştırma yaparak, hiçbir araştırma zahmetine katlanmayan bu gibi tiplerin tarihi şahsiyetleri inkar etmesi elbette normal bir durumdur. Fakat bu gibi ferler bilmelidir ki Efendimiz (asm) 1400 yıl önce kendilerinden haber veriyor ve diyor ki ‘’Bu ümmetin sonradan gelenlerinin önceden gelenlere dil uzatması kıyamet alametlerindendir.’’ Bu ifadeyle Efendimiz (asm) önce gelenlerin, yani Seleflerin makamını da belirlemiş oluyor.
Evvela belirtmek gerekir ki Hadislerin yazılmasını Efendimiz (asm) hayatta iken dahi görebiliyoruz. Başta Ebu Hureyre (r.a) bizzat kaleme alarak Hadisleri yazarak hıfzediyor. Hz. Ebubekir bizzat beş yüz kadar Hadis yazıyor ve hata girmiş olabilir endişesiyle tekrar yakıyor. Hz. Ömer bu konuda çok hassas ve O’nun döneminde birçok sahabe korkusundan Hadis bile rivayet etmezdi. İlk defa duyduğu bir Hadis’i topluluk içinde sordurur, emin olduğu hadisleri kayda aldırırdı. Öyle kahramanlardı ki tereddütte kaldıkları bir Hadiste bazen aylar süren yolculuklara katlanırlardı. Hadislerin sıhhatine zarar gelmesin diye kendisine gelen mektupları iki sene sonra açan Buhari, annesinin ve kız kardeşinin vefatını ancak böyle öğrenmişti. Öyle bir Buhari ki Üstad Bediüzzaman, ‘’Buhari’de görmek aynı Sahabeden işitmek gibidir’’ tespitinde bulunur. Şimdi böyle hassas bir insanı kendisiyle kıyaslayıp beğenmeyen yeni yetmeler, Buhari de kimmiş diyorlar ya, gerçekten pek komik oluyor. Daha dün ne yediğini hatırlamıyorsun ama İslam Alemi’nin Kur’an’dan sonra en sağlam kaynak olarak kabul ettiği Buhari’nin eserini kabul etmiyorsun. İnsan biraz haddini bilmeli değil mi ?
Sahabe efendilerimiz Hz. Peygamber’in ağzından çıkan her sözü kaydetmek üzere aralarında nöbet tutarlardı. Bir gün sabahtan akşama kadar bir Sahabe, diğer gün bir başka Sahabe nöbeti devralırdı. Hz. Cabir ki, bir Hadis’ten emin olmak için bir aylık mesafeyi yürüyerek gidiyor. Ebu Eyyup El Ensari ki tek bir Hadis için Kuzey Afrika’ya gidiyor. Üşengeçliğinden tuvalete dahi gidemeyen bugünün nesli bu kahramanları nasıl anlayabilir değil mi ? Hadislerin tahkikatı için o kadar bir hassasiyet vardı ki, Şam’dan Medine’ye, Basra’dan Kufe’ye kadar tek bir Hadis için, hatta tek bir kelime için dahi büyük bir zahmeti göze alarak seyahate çıkarlardı.
Hatta Ebu Hureyre (r.a) hakkında Kütüb-ü Sitte’de geçen bir hadise var ki cay-ı dikkattir. Bir gün Emevi Halifesi Mervan, kendi sarayına Ebu Hureyre’yi (r.a) davet ediyor. Birkaç konu üzerinden bir saatten fazla sualler ediyor. Bu arada bir katip perde arkasında verilen cevapları kaydediyor. Aradan bir sene sonra yine Halife Mervan, Ebu Hureyre’yi (r.a) davet ediyor ve aynı sualleri soruyor. Çok acayiptir ki Ebu Hureyre (r.a) geçen sene sorulan aynı suallere kelimesi kelimesine cevap veriyor. Düşünsenize, aynı sualler, aynı cevap fakat kelimelerin dahi yeri değişmeden… Şimdi böyle bir zatı bugünün aklı evvelleri nasıl anlayabilirler ki ?
Zühri ki, Hicri 50’lerde yaşayan bir Hadis alimidir. Medine’de hiçbir alim O ayrılana kadar Hadis rivayet etmezmiş. O derece sağlam ve müdakkik idi. Bir tek Hadis için başkalarına köle olacak derecede hizmet ettiği meşhurdur. Kur’an’ı 80 günde ezberleyen bir deha. Öğrendiği hiçbir şeyi unutmadığını bizzat kendisi söylüyor. Dilencilere para vermek için imkanı olmadığı halde borçlanarak para veren birisi. Evine getirdiği kitaplardan bıkan hanımı, ‘’ Eğer üzerime üç tane daha kadın getirseydi bundan daha tahammüllü olurdu’’ diyor. Yani o derece ilme yatkınlığı ve bağlılığı var. Gecesini üçe ayırır; birisi ibadet, birisi Hadis müzakeresi, diğer kalanı ise uyku… Bütün ömrü Hadisler üzerine geçen böyle bir alimi beğenmeyip kadın erkek karma ortamlarda Hadislerin sıhhatine oynayan aptallar, böyle bir zatı anlayabilirler mi ? Muhtemelen böyle birisinin varlığından haberleri bile yoktur.
Devam ediyoruz… Said İbn Cübeyir ki, Hadisleri yazması ile tanınmıştır. Bir gece Kabe’de Kur’an’ın tamamını bir rekatta okuduğu, her iki gecede bir hatim indirdiği, hiç kimsenin yanında gıybet etmeye cesaret edemediği gelen rivayetler arasındadır. Gıybet etmekten ağzı kokanlar bu zatın seviyesine bırakın ulaşmayı, makamını idrak edebilirler mi ? Herkes haddini bilmeli…
Düşünün ki bu gibi zatlar tek bir Hadisin tek bir kelimesinin sıhhatini tayin amaçlı günler boyu seyahat etmeyi göze alırlardı. Klimalı araba ile değil, sıcak çöl şartlarında aç ve susuz olarak… Öğle yemeği önüne gelmedi diye kıyameti koparan sözüm ona ilahiyatçıların bir kısmı bu fedakarlığı ihata edebilir mi ? Ömründe çöl görmeyenler kızgın topraklardaki mücadeleyi anlayabilirler mi ?
Ebu Hatim ki, ilk seyahatinde 1000 fersahtan fazla mesafe yaya giden birisi. Bin fersah bugün 5000km gibi bir mesafe demektir. Dönemin şartlarını düşünün, günlerce aç kalıp çok ciddi ölüm tehlikesi geçiriyorlar. İlim aşkından ve maddi imkansızlıktan üzerindeki elbiseleri parça parça satacak kadar gittikleri bölgelerde kalan ve satacak elbisesi kalmadığı için üzülerek bölgeden ayrılan insanlar bunlar.
İmam Malik ki, kendi elleriyle yüz bin Hadis yazdığı teyit edilir. Efendimizin ( r.a) nasıl yediğine dair rivayet yok diye kavun yemeyi terk edecek kadar sünnete bağlı. İmam-ı Azam, Malik’ten 13 yaş büyük olduğu halde önüne diz çöküp ders almıştır. Belki mübalağa gelecek ama İmam Malik, zamanını disipline etmek adına üç günde bir tuvalete gidecek şekilde besleniyor. Buna rağmen helaya çok defa gittiğinden sıkıldığını ifade ediyor. Günde 10 kere tuvalete gidenler, bu zatı anlayabilirler mi ?
Ahmed İbn Hanbel ki, bir milyon Hadis ezberlemiştir. Mutezile’nin karşısında duran yegane güç. Bütün baskılara rağmen direnen, işkence gören bir müdakkik. Cenazesinde 60.000 Kadın, 800.000 kadar erkek olduğu söylenir. Böyle bir kahramanı beğenmeyen zibidiler, evvela hadlerini bilsinler. İslam’ın bu zamana sağlam ulaşmasında yapılan fedakarlığı görsünler. Kadınlı Erkekli Cafelerde Hadis müzakere etmek yerine, takvada, sadakatte, ihlasta çalışsınlar.
Buhari ki, Buhara şehrinde doğduğu için bu ismi alıyor. Asıl ismi Muhammed İbn İsmail’dir. Hicri 194-256 yılları arasında yaşıyor. Küçük yaşta Babası vefat ediyor, Annesi ciddi alakadar oluyor. Küçük yaşında 70.000 Hadis ezberliyor. 1080 kişiden Hadis alıyor ki bunların doğduğu, yaşadığı ve vefat ettiği bölgelere kadar bilir. Fevkalade bir hafızası var. Bir kitabı bir defa okumakla kitabın tamamını hıfzına alıyor, bir daha da unutmuyordu. Bugün teravih namazına dahi gitmeyenler Buhari’yi pek beğenmez fakat O, teravihten sonra Kur’an’ın üçte biri ile namaz kılardı. Bu zamanda olduğu gibi o zamanda da Buhari Hazretlerini çekemeyenler vardı. Bulunduğu şehrin dışına attılar O’nu. Vefatında 62 yaşındaydı. Zaten tarihi şahsiyetlere baktığınızda çok kısa ömürlerine pek büyük hizmetleri sığdırmışlar. Zaman genişlemiş adeta. Başka türlü izah edemezsiniz.
Buhari hazretleri küçükken gözlerini kaybeder. Annesi günlerce yalvarır, dualar eder, gözyaşı döker. Bir gün annesi rüyasında Hz. İbrahim’i görür ve Hz. İbrahim der ki, ‘’ Allah senin yaptığın duaların çokluğu sebebiyle oğlunun gözlerini geri verdi.’’ Hakikaten pek aciptir, annesi sabah kalkınca oğlu Muhammed İsmail’nin ( Buhari’nin ) gözlerine kavuştuğuna şahit olur. Ne teslimiyet ama?
Buhari Hazretleri Sahih isimli kitabını 16 yılda 600.000 Hadisten seçerek telif eder. Ulema’nın nazarında o kadar kıymetli birisiydi ki, ‘’Hafızada Ayetti’’ denecek kadar iltifata mazhar olmuştu. 9082 adet Hadis rivayet etmiştir. Tekrar edelim ki Cumhur u Ulema, Kur’an’dan sonra gelen en sahih kitap olarak Buhari’nin Sahih’ini kabul ederler.
Ebu Davud ki, Hadis için yaratılmış diye anlatılır. Hz. Davud’a demir yumuşattırıldığı gibi Ebu Davud’a da Hadis yumuşattırıldı denilmiştir. 500.000 Hadis yazıyor, onlardan 4800 tanesini kitabına alıyor.
Tirmizi ki asıl ismi Ebu İsa’dır. Orta Asya Şehirlerinden olan Termiz şehrinde yaşadığı için bu lakabı ile tanınmıştır. Buhari Hazretleri kendisine hitaben, ‘’ Benim senden istifadem, senin benden istifadenden daha fazladır’’ demiştir. Ömrünün sonuna doğru ahiretteki durumundan endişe edip çokça ağladığından gözlerini kaybettiği rivayet edilir. Buhari’den sonra Horasan bölgesinde Tirmizi denginde bir adamın olmadığı da kayıtlar arasında. Şimdi burada asıl sorumuz şu ; Ahiret korkusuyla kör olan gözleri tarih gördü ve bugün önümüze getirdi de, bu gibi zatları beğenmeyen aklı körleri tarih bir sonraki nesle nasıl aktaracak acaba ? Veyl olsun sizlere..
Velhasıl, bu gibi isim çok var, liste uzar gider. Fakat bilmenizi isterim ki ben bu gibi zatları küçümseyip inkar edenleri bırakın anlamayı, tarihe altın harflerle adını yazdıran bu gibi kahramanların hayatını anlamakta dahi zorlanıyorum. Adamların verdiği mücadeleye bakar da utanır insan!
Hülasa, bu zamana kadar gelen Hadislerin muhafazası noktasında birkaç şahsiyetin hayatından ve mücadelesinden örnekler verdik. Durum bu iken, bu kadar açık iken, güneşin ziyasından rahatsız olanlar İslam Güneşinin sönmeyeceğini iyi bilmelidirler. Müslüman nesli iğfal etmek isteyen müsteşriklerin saldırdığı bu alan bugünün dünyasına masum yaklaşımlarla geliyorlar. Karşınıza dikilip Hadisleri inkar etmiyorlar elbette. Fakat farklı isim ve tekniklerle, teknik yaklaşımlarla ne yazık ki içimizden çoklarını avlayabiliyorlar. Fakat bilinmelidir ki, böylelerinin misali, gökteki yıldızları düşürmek üzere yıldızlara sapan atan çocukların misali gibidir.
( Said Kaplan - 02.06.2025 )
❤️
👍
👏
❤
🌸
😢
🤔
🤗
🤲
32