"Aptal, pislik herif, niye bunu soruyorsun?" Bu hakaret dolu sözler, Katar'ın ABD Hava Kuvvetleri'ne hediye ettiği lüks jetle ilgili soru soran NBC muhabiri Peter Alexander'a, ABD Başkanı Donald Trump tarafından sarf edildi. Gücün pervasız dilini yüceltenler, aslında kendi prangalarını örerler. Bir toplum, ne zaman ki aşağılamayı "liderlik" zannederse, o toplumun ruhu enkaz altında kalmaya mahkumdur. Bizim ülkemizde de asıl trajedi, böylesine kaba ve aşağılayıcı bir üslubun sahibinin övgüsüne layık görülmekle övünenlerin varlığıdır. Trump’ın sergilediği kabalığı “liderlik” diye yücelten ana akım (yandaş) medyanın ve bu manzarayı alkışlayan akıl tutulmasını yaşayan ahalinin perişan halidir. Gazeteciler, gerçeğin izinde giderken yalnızca mesleki bir görevi değil, aynı zamanda insan onuruna hizmet eden bir sorumluluğu da yerine getirirler. Onlar, gerçeğin çırasını taşıyan modern Prometheus'lardır. İktidarın perde arkasını aydınlatan, hesap soran ve toplum adına dürüst bir duruş sergileyen gerçek sivil kahramanlardır. Onların soruları, gücün mutlaklığını sarsan bir çekiç darbesidir. Trump’ın küfrü de, Erdoğan’ın otoriter refleksi de bu yüzden boşuna değil. Çünkü onlar biliyor: Soru soran bir gazeteci, iktidarın karanlık odalarını aydınlatan meşaledir. Basın özgürlüğü, demokrasinin ilk şartıdır. Çünkü bir muhabirin mikrofonu, iktidarın saraylarından daha güçlüdür. O mikrofon, bir halkın gözü, kulağı, vicdanıdır. Gazetecilerin cesareti, gücün sorgulanabilir olduğunu hatırlatarak, iktidarın mutlaklık iddiasını yerle bir eder. Bu cesareti sergileyecek kahramanlarını kaybeden bir toplum yok olmakla yüz yüzedir. Gerçeğin susturulduğu yerde, toplumun çöküşünün ayak sesleri duyulur: Nefret, aşağılama, hakaret, küfür ve kabalık… Hasan Talu