UYANIŞ
UYANIŞ
June 14, 2025 at 10:52 PM
İlahi nizam ve kainat Gerçek Tesirler Nelerdir? Sevgilisini kaybetmiş bir insanın karşısında, her noktasında o kaybettiği varlığa benzeyen mermerden bir heykelini yapıp koysanız bununla o insanın ıstırabını teskin edebilir misiniz? Elbette hayır. Biz insanları, varlıkları, dostları neleri ile severiz? Ne yüzlerin şekilleri, neden bedenlerin biçimleri, ne de kılık ve kıyafetleri insanların birbirine bağlamaya kafi değildir. İnsanları birbirine bağlayan, birbirine yaklaştıran, birbirine ısındıran ve birbiriyle sempatize, hülasa birbirini arattıran tek amil onlaırn birbirlerine karşı olan aksiyon ( tesir ) ve reaksiyonlardır ( karşı tesir). Yani insanlar yaptıkları işlerle, ortaya koydukları eserlerle ve kendilerine vaki tesirlere ve bu tesirlerin neticelerinin idrakiyle kıymetlenirler. Ve varlıklarını da başkalarına karşı ancak böylece kıymetlendirirler. Mermer taş gibi pasif bir insan canlı olsa da nihayet bir taş parçasından daha kıymetli ve makbul olamaz. Bundan çıkan bir netice şudur; İnsanlar, varlıklar ancak dış alemde husule getirdikleri tesirlerle ve ortaya koydukları eserlerle sevilirler ve aranırlar. Daha doğrusu insanlar ancak eserleriyle başkalarına ve muhitlerine faydalı birer varlık olabilirler. Nitekim görünür ve başkalarının işine yarar hiç bir iş yapmadan, devamlı veya devamsız hiç bir eser bırakmadan dünyadan gelip geçmiş olan insanların muhitlerinde husule getirmiş oldukları boşluk da o kadar bariz olarak kendisini gösterir. Fakat biz bu yazıyı yukarıda ki fikri tebarüz ettirmek için yazmıyoruz. Bu hemen hemen herkece malumdur. Biz burada bilhassa başka bir mevzua temas etmek için bu bahsi ele aldık. İnsanlar arasında umumiyetle itiyat haline gitmiş bir ruh hali vardır. Ve bir çokları bu haleti ruhiye üzerinde derince durup düşünmeden otomatik olarak onun zebunu ( düşkünü ) olur. Bu otomatizma şudur; İnsanlar kendilerine oradan buradan hucum eden, görünür ve görünmez bir sürü tesir altındadırlar. Ve bu tesir kaynaklarının, yani o tesileri meydana getiren amillerin ( fakförlerin) çoğundan habersizdirler. Daha doğrusu bu kaynaklar, bu amiller insanın beşduyu organları vasıtasıyla idrak edilebilecek mahiyet arz etmezler. Bunların yanında birçok tesirlerde vardır ki insanlarca bunların kimler tarafından husule geldikleri malumdur. Fakat ne gariptir ki insanlar bu meçhul kaynakların tesirleriyle hemen sık sık karşılaştıkları halde, bu tesilerin husule getirdikleri neticelerin hususiyet ve evsafı ( vasıf ) diğer malum kaynakların tesilerin kine nazaran, çok daha mütebariz ve müssir bir durumda bulunmalarına rağmen, bunların amillerine kıymet ve ehemniyet vermezler de, amilleri görünen ve idrak edilen tesirlere evvelkinden çok daha ehemniyetsiz oldukları halde hatta bazen luzumundan da fazla denecek kadar kıymet verirler. Mesela; gördüğü ufacık bir arı yavrusundan korkarak onun karşısında çırpınıp duran bir kimse ciğerlerini kemirecek bir mikrop sürüsünün hucumuna karşı, bildiği halde ekseriya lakayıt kalabilir. Halbu ki o böcek nihayet onun bir tarafını küçücük iğnesi ile sokar ve biraz acıttıktan sonra herşey gelip geçer. Buna mükabil, o mikroplar bir defa vucudu istila ettimi insanı ekseriya mezara kadar sürükleyebilir. Keza, insanlar etrafında bulunan diğer insanlarla muamelerinde daima şüpheci, daima sakınan ve sanki onlardan her hangi bir kötülük gelecekmiş gibi mübalagalı bir ihtiyatkarlığa luzum hissettiği halde etrafını sarmış bulunan ve her an kendileri ile serbestçe irtibata geçebilmek fırsatını gözleyen, görünmez bedensiz varlıkların mevcudiyetlerini ve bu varlıkların kendilerine karşı beslenen niyetleri keyfiyet ve kemiyeti ( sayılabilir özellikleri ) üzerinde durmayı akıllarına bile getirmezler ve bu husuta bilir kişilerden gelen açık ikaz ve bilgilere kıymet vermeyi düşünmezler.

Comments