El-Mirsad Türkçe WhatsApp Channel

El-Mirsad Türkçe

208 subscribers

About El-Mirsad Türkçe

El-Mirsad, ideolojik mücadelenin kalesi.

Similar Channels

Swipe to see more

Posts

El-Mirsad Türkçe
El-Mirsad Türkçe
5/24/2025, 12:13:25 PM

https://almirsadtr.com/sozde-islam-devleti-horasan-kolu-iskp-bolum-2/ Sözde İslam Devleti-Horasan Kolu (ISKP) Bölüm 2 Yazar: Eslem Horasani Afganistan IŞİD İçin Neden Önemli? Afganistan uzun zamandır küresel güçlerin hırsları için bir savaş alanı olarak duruyor. Bu sadece geniş, keşfedilmemiş doğal kaynakları ve stratejik coğrafi konumu nedeniyle değil, aynı zamanda halkının dini azmi, dayanıklılığı, cesareti ve gücü nedeniyle de geçerli oluyor. Bu özellikler ülkeye hem bölgesel hem de uluslararası sahnelerde belirgin bir önem kazandırıyor. Afganistan'ın benzersiz coğrafi konumu, onu Asya'nın çeşitli bölgelerine hızlı ve doğrudan erişim sağlayan hayati bir kavşak haline getirmektedir. Bu jeostratejik avantaj, aşırı ideolojisini verimli bir zemin bulabildiği her yere ihraç etmeyi amaçlayan sözde İslam Devleti – Horasan Kolu (ISKP) tarafından da fark edilmiştir. IŞİD bölgenin dinamiklerini dikkatlice incelemiş ve Afganistan'a nüfuz etmek için özel stratejiler geliştirmiştir. Adalet üzerine kurulu, halkta kök salmış ve halkın değerlerine duyarlı bir İslami sistemin ortaya çıkışı IŞİD ve ideolojik müttefiklerini derinden rahatsız etmiştir. Varlığı kaostan yararlanmaya dayanan bir grup için istikrarlı bir İslami sistemin kurulmasına tanık olmak sadece sinir bozucu değil aynı zamanda tehdit de edicidir. IŞİD ve destekçileri için, halkın arasından yükselen ve gerçek İslami adaleti uygulamaya kendini adamış bir yönetim sistemi acı ve tahammül edilemez bir gerçekliği temsil eder. Sonuç olarak, grup öngörülebilir bir şekilde hükümete, sisteme ve Afgan ulusuna karşı ideolojik, askeri ve propaganda odaklı saldırılar başlatmıştır. IŞİD'in uzun vadeli hedeflerinin ve yayılmacı gündeminin dikkatli bir analizi, Afganistan'ın ideolojik savaşı için kritik öneme sahip olduğunu ortaya koyar. IŞİD için Afganistan sadece başka bir savaş alanı değil; stratejik bir sıçrama tahtasıdır; daha geniş coğrafi hedefleri ve ideolojik yayılmayı takip etmek için potansiyel bir üstür. IŞİD, Afganistan'daki mevcut sistemi istikrarsızlaştırarak, özellikle savaş, yoksulluk ve yozlaşmış ve kukla rejimlerin ihaneti altında büyüyen genç neslin zihnine sızabileceğine inanır. Onlarca yıllık çatışmanın bıraktığı psikolojik yaralar, ekonomik zorluklar ve parçalanmış güvenle birleşince, toplumun bazı kesimleri manipülasyona karşı savunmasız hale gelmiştir. Grup, Afganistan'ın tarihi olarak meydan okuyan, cesur ve uzun süredir yabancı hakimiyetine direnen nüfusunun, kendi hırsları için silah olarak kullanılabileceğini düşünmüştür. IŞİD, bu direniş ruhunu kendi aşırılıkçı hedeflerine kanalize ederek istismar etmeye çalışmıştır. Ancak elhamdulillâh planları başarısız olmuştur. İslami ilkelere ve adalete dayalı bir sistemin kurulmasıyla, IŞİD'in yanılsamaları yıkılmıştır. Afganistan halkı boş sloganlar ve yabancıların tasarladığı radikalizm tarafından baştan çıkarılamamıştır. İslam toplumlarını içeriden istikrarsızlaştırmak için tasarlanmış istihbarat destekli bir proje olduğuna inanılan IŞİD'in aksine, Afganistan'ın İslami sistemi halk arasında daima meşruiyete, inanç ve kültürde derin köklü temellere sahip olmuştur. Kendini güçlü bir küresel oyuncu olarak gösterme arayışında olan IŞİD, sembolik ve stratejik öneme sahip bir bölge üzerinde kontrol sahibi olmak zorunda hissetmiştir. Onun çarpıtılmış bakış açısından İslami bir hareketin zaten tutunduğu bir toprak olan Afganistan ideal bir yer olarak görünmüştür. Bu toprakları gasp etme girişiminde bulunan IŞİD, Afganistan'ı ideolojik savaşı ve küresel erişimi için bir kaleye dönüştürmeye çalışmıştır. Ancak Yüce Allâh, bu topraklardaki insanları korumuş, İslam adaletine dayalı bir hükümetin yükselişiyle Afganistan, IŞİD ve benzeri sapkın grupların oluşturduğu tehlikeden kurtulmuştur. IŞİD, hırslarından mahrum kalsa da, yeni sistemin ilk yıllarında yoğun bir şiddete başvurmuştur. Bununla birlikte grubun yerel köklerinin ve popüler meşruiyetinin olmaması, onu önceki yabancı işgalciler ve düşmanlarla aynı kadere mahkum etmiştir; yenilgi, rezillik ve reddedilme... Umutlarından mahrum kalan IŞİD, İslami sistemin ilk yıllarında yıkıcı saldırılarını yoğunlaştırmıştır. Ancak grubun bu topraklarda kökü olmadığından ve Afganistan, diğer işgalciler ve düşmanlar gibi Allâh'ın izniyle bu tür sapkın gruplar için de güvenli bir liman olamayacağından, IŞİD de yenilgi, aşağılanma ve rezaletle karşı karşıya kalmış ve Afganistan'ın dirençli ulusunun tarihinde bir başka rezil düşman olarak kayıtlara geçmiştir. IŞİD'in destekçileri, Afganistan'ı kontrol etmenin diğer bölgelere erişimi kolaylaştırabileceğini ve uzun vadeli ideolojik ve bölgesel planların yürütülmesine yardımcı olabileceğini düşünüyor. Ancak tarih, Allâh'ın izniyle kendisinden önceki birçok düşman gibi IŞİD'in de inanç, direniş ve sarsılmaz bir dirençle şekillenen halkı ele geçirmeyi başaramadığını yazacaktır.

El-Mirsad Türkçe
El-Mirsad Türkçe
5/23/2025, 5:55:26 AM

https://almirsadtr.com/semsul-suheda-emirul-muminin-sehid-molla-ahtar-muhammed-mansurun-biyografisi/ Şemsu'l Şuheda, Emiru'l Mu'minin Şehid Molla Ahtar Muhammed Mansur'un Biyografisi:

Post image
❤️ 1
Image
El-Mirsad Türkçe
El-Mirsad Türkçe
5/25/2025, 5:43:06 PM

https://almirsadtr.com/tekfirin-efendileri-buyuk-gunahlarin-failleri-hariciler-bolum-6/ Tekfirin Efendileri, Büyük Günahların Failleri: Haricîler Bölüm 6 Yazar: Ahmed Şekib Bu serinin devamında Haricilerin işlediği ek günahlar şunlardır: 14. Bid'at İşlemek: Bid'at; Kur'an veya Sünnette temeli olmayan, dini pratikte sonradan ortaya çıkarılan şeylerdir. Allâh Rasulü (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: «من أحدث في أمرنا هذا ما ليس منه فهو رد» "Kim bizim dinimize, onda olmayan bir şeyi ihdas ederse, o reddedilecektir." (Sahîh-i Buhârî ve Sahih-i Müslim) Bid'at, dinin eksik olduğunu ve ilave veya düzeltmeye ihtiyaç duyduğunu ima ettiği için gerçek imanla çelişir. Böyle bir ima, İslam'ın özüne aykırıdır ve Sahabenin yolundan sapmaktır. Bu nedenle bid'at yolunu benimseyen kişi dalalet yolunu seçmiştir. Haricîler, İslam ümmetinin icmasına aykırı inançlar ortaya koymuşlardır. Büyük günah işleyen Müslümanları kâfir ilan etmiş ve diğer Müslümanlara karşı savaşı meşrulaştıran kararlar çıkarmışlardır. Bunların hepsi bid'at teşkil eder; Kur'an'da hiçbir temeli, sahih Hadis'te herhangi bir desteği ve Sahabeden hiçbir onayı yoktur. İbn Abbas (RA) şöyle demiştir: "Haricîler bid'at ve cehalet ehlidir. Dış görünüşleri bol ibadet izlenimi verir, ancak akıl ve gerçek bilgiden yoksundurlar." 15. Şeriatla Hükmeden Meşru Yöneticiye İsyan Ederek Allâh'a ve Rasulü'ne İsyan Etmek Cenâb-ı Hakk, Rasûlullâh (s.a.v.)'e ve emir sahiplerine itaati emretmiştir: «يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا أَطِيعُوا اللَّهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ وَأُولِي الْأَمْرِ مِنكُمْ» "Ey iman edenler! Allâh'a itaat edin. ve Rasul'e ve sizden olan emir sahiplerine (de itaat edin)." (Nisa: 59) Bu ayetten ötürü şeriatle hükmeden meşru bir yöneticiye karşı çıkan kişi, aslında Allâh'a ve Rasulü'ne karşı çıkmış olur, zira Allâh'a isyanı emretmedikleri sürece böyle yöneticilere itaat Şeriat tarafından emredilmiştir;. Haricîler bu meşru İslam liderlerini reddettikleri, onları kâfir olarak nitelendirdikleri ve diğer Müslümanlara karşı silahlandıkları için bu isyandan sorumludurlar. İslam düşmanlarına karşı ümmetle birleşmek yerine ayrılıklara neden olurlar. Bu, (şeriatle hükmeden meşru) yöneticilere itaat etme konusundaki İlahi emrin doğrudan ihlalidir ve bunu yaparak, yani gerçek düşmanlar yerine kendi ümmetleriyle savaşarak, pratikte Allâh'a ve Rasulü'ne karşı gelmiş olurlar. 16. İtaatten Ayrılma: Bu, Müslüman bir yöneticiye isyan etmek, sadakat yeminini (biatını) bozmak ve yerleşik otoriteye karşı ayaklanmak anlamına gelir. Allâh Rasulü (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: «من خرج من الطاعة، وفارق الجماعة، فمات، مات ميتة جاهلية» "Kim itaatten çıkar ve cemaatten ayrılır, (ve o halde) ölürse, cahiliye ölümüyle ölmüş olur." (Sahih-i Müslim) Bu hadis, itaatten ayrılmanın ve Müslümanların cemaatinden ayrılmanın cahiliye alametleri olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu tür hareketler Şeriat'ta yasaktır ve haram kabul edilir. Hariciler İslam yöneticilerini tanımayı reddediyor, itaatten çekiliyor ve İslam'la hükmeden bir (ve tek) devlete karşı bile savaş açıyor. Bu, Peygamber'in (s.a.v.) sert bir şekilde kınadığı, itaatten ayrılma eyleminin ta kendisidir. Bu eylemlerle, ümmetin birliğini parçaladılar, yolsuzluğu yaydılar ve en sonunda İslam düşmanlarının çıkarlarına hizmet ettiler.

El-Mirsad Türkçe
El-Mirsad Türkçe
5/24/2025, 6:46:58 PM

https://almirsadtr.com/insanlik-icin-dersler-peygamberimiz-muhammed-sallallahu-aleyhi-ve-sellemin-savaslari-bolum-9/ İnsanlık İçin Dersler: Peygamberimiz Muhammed sallAllâhu aleyhi ve sellem'in Savaşları Bölüm 9 Yazar: Ebu Reyyan Hamidi Komuta Merkezinin Kurulması: İslam ordusu mevzilerini aldıktan sonra Sa'd bin Muaz (ra) stratejik bir öneriyle Peygamberimiz (s.a.v.)'e geldi ve şöyle dedi: "Ey Allâh'ın Rasulü, sana savaşta liderlik edebileceğin ve beklenmedik gelişmeleri yönetebileceğin bir sığınak inşa edelim. Eğer Allâh bize zafer verirse (ne güzel), zaten hedefimiz budur. Fakat eğer yenilgiye uğrarsak, o zaman burada senin için bir binek hayvanı hazır olsun, böylece güvenli bir şekilde geri çekilip arkamızdakilere katılabilirsin; onlar seni bizden daha çok seven insanlardır. Eğer savaşın yakın olduğunu bilselerdi, geride kalmaz, şüphesiz sana yardım ederlerdi." Peygamber (s.a.v.) Sa'd'ın basiretini övdü ve ona dua etti. Bu tavsiyeye göre savaş alanının kuzeydoğu tarafında yüksek bir noktada bir komuta merkezi inşa edildi. Ensardan bir grup da Sa'd bin Muaz (ra) komutasında bu komuta merkezini korumakla görevlendirildi. Ali b. Ebî Tâlib (ra) o geceyi şöyle anlatır: "Bedir Savaşı'ndan önceki gece bütün ordu uyumuştu. Sadece Rasûlullâh (sav) ayakta namaz kıldı, ellerini kaldırarak dua etti, ağladı ve Allâh'tan zafer diledi." (Taberani) Enes İbni Malik de (ra) Ömer İbnu'l Hattab'dan (ra) şöyle rivayet eder; "Peygamber (sav) o gece Bedir ovasına inmiş ve Kureyş ileri gelenlerinin her birinin düşeceği yerleri tam olarak belirlemiş(ti). Ömer dedi ki: "Vallahi, onlardan hiçbiri, Rasûlullâh'ın gösterdiği yerden başka yerde ölmedi." (Müslim) Savaş Sabahı: Ramazan ayının 17'sinde şafak vakti Peygamber (s.a.v.) şöyle seslendi: "As-salâh Ey Allâh'ın kulları!" Sonra bir ağacın gövdesinin yanında durdu ve bütün ordu onun arkasında toplanarak sabah namazını kıldı. Namazın ardından Kureyş ordusu Bedir ovasına doğru ilerlerken, İslam kuvvetleri de onları karşılamak üzere harekete geçti. Peygamber (s.a.v.) kâfirlerin ordusunun çok büyük ve şiddetli olduğunu görünce şöyle dua etti: "Allah'ım! İşte Kureyşliler kibir ve gururlarıyla geldiler. Sana karşı geldiler ve Elçini reddettiler. Allâh'ım! Bana verdiğin sözü yerine getir. Allâh'ım! Onları bu sabah hezimete uğrat!" Daha sonra kuvvetlerini saflara ayırdı. Ön cephede süvarileri püskürtmek için mızraklılar, ardından okçular ve kılıçlı askerlerden oluşan saflar bulunuyordu. Savaş meydanı üç sancakla işaretlenmişti; bunlardan birini Ali bin Ebî Talib, birini Mus'ab bin Umeyr, üçüncüsünü de Ensardan bir sahabe (r.anhum) taşıyordu. Peygamber (s.a.v.) sahabelerine şu tavsiyede bulundu: "Düşman yaklaştığında, oklarınızı onlara fırlatın. Hatlarınızı geçene kadar kılıçlarınızı çekmeyin. Oklarınızı akıllıca kullanın; gereksiz yere harcamayın." Bunlar sıradan bir savaş meydanı talimatı değildi; Bilakis her emir derin bir stratejik bilgeliği ve bilinçli bir planlamayı yansıtıyordu. Bu taktiksel hassasiyet, sayıca üstün düşmana karşı daha küçük ve daha az donanımlı İslam ordusunun zafer kazanmasına büyük katkı sağladı. Peygamber (s.a.v.)'in başlangıçta doğuya dönük olarak, önünde yakıcı güneş varken ayakta durmasını ardından, kendisi bu taktiksel dezavantajı fark edip kuvvetlerine güneşi arkalarına alacak şekilde yeniden mevzilenmelerini emretmiş; böylece Kureyşliler çatışma sırasında güneşin parıltısıyla karşı karşıya kalmışlardır. Daha sonra müminlere kendilerini bekleyen yüce mükafatları hatırlatan güçlü bir motivasyon konuşması yapmış ve şöyle demiştir: "Genişliği göklerle yer kadar olan cennete doğru koşun!" Bu sözden ilham alan Umeyr bin Humam (Allâh ondan razı olsun) heyecanla haykırmış ve Peygamber (s.a.v.)'e "Ey Allâh'ın Rasulü, ben onun (cennetin) ehlinden olmayı umuyorum" demiştir. Peygamber (sav) de ona "Sen onlardansın" buyurmuştur. Umeyr daha sonra kesesinden birkaç hurma çıkarıp yemeye başlamış, fakat şehid olup cennete gitme fırsatını düşünerek, "Eğer bu hurmaları bitirecek kadar uzun yaşarsam, bu (cennete kavuşmak için) çok uzun (bir süre) olur" deyip, hurmaları bir kenara atarak yiğitçe savaşıp şehid olmuştur. Savaş başlamadan evvel, Peygamber (s.a.v.) safları düzeltmeye çalışırken, saftan biraz dışarı çıkan Sahabeden Sevad bin Gaziyye'ye (ra) hafifçe dokunmuş ve doğru şekilde hizalamasını söylemiştir. Bunun üzerine Sevad, "Ey Allâh'ın Rasulü canımı acıttın, adalet istiyorum" demiştir. Bunu duyan Peygamber (s.a.v.) karnını açıp kısas hakkını almasını buyurmuştur. Bunun üzerine Sevad onu kucaklayıp tenini öpmüş ve "Ey Allâh'ın Rasulü görüyorsun ya, ben sadece tenimin son defa senin tenine değmesini istiyordum" demiştir. Peygamber (s.a.v.) de bunun üzerine ona hayır dua etmiştir.

El-Mirsad Türkçe
El-Mirsad Türkçe
5/21/2025, 3:10:09 PM

Karanlığın Fitnesi

Post image
Image
El-Mirsad Türkçe
El-Mirsad Türkçe
5/25/2025, 11:33:43 AM

https://almirsadtr.com/batinin-islama-karsi-yeni-silahi-isid-haricileri-bolum-18/ Batı'nın İslam'a Karşı Yeni Silahı: IŞİD Haricileri Bölüm 18 Yazar: İhsan Arab Modern Haricilerin Temel Misyonu: İslam Ümmeti'nin Parçalanması İslam Ümmetine karşı son yıllarda ortaya çıkan en ciddi tehditlerden biri de İslam halifeliği kurma ve Müslüman birliğini teşvik etme kisvesi altında IŞİD adıyla sahneye çıkan militan grubun yükselişidir. Ancak bu sahte iddialarının aksine, pratikte eylemleri yaygın bir yıkıma, bölünmeye ve İslam dünyasının parçalanmasına yol açmıştır. Son jeopolitik gelişmelerin dikkatli bir şekilde incelenmesi, IŞİD'in -ister kasıtlı olarak isterse bilmeden bir araç olarak- İslam'ın düşmanlarının stratejik hedeflerini sürekli olarak ilerlettiğini ortaya koymaktadır. Grup, Müslüman çoğunluklu ülkelerin sosyal ve dini temellerini baltalamak için daima etkili bir araç olarak işlev görmüştür. Batılı güçler, onlarca yıldır İslam dünyasının potansiyel birliği, demografik gücü ve doğal kaynakları konusunda derin endişeler besliyorlar. Birleşik bir İslam Ümmeti'nin muazzam bir küresel etkiye sahip olabileceğinin ve uluslararası güç dengesini değiştirebilecek büyük ve bağımsız bir güç olarak ortaya çıkabileceğinin fazlasıyla farkındalar. Bu olasılığı karşılamak için de karmaşık ve derinden yerleşmiş bir strateji tasarladılar; İslam dünyasını daha küçük, daha zayıf varlıklara bölmek gibi... Bu çerçevede, IŞİD operasyonel kol olarak önemli bir rol oynadı. Irak'ta IŞİD, Sünni çoğunluklu bölgeleri ele geçirdi ve kendi kendine halifelik ilan etti, ardından mezhepsel ve etnik gerginlikleri daha da yoğunlaştırdı. Sonuçlar hızlı ve kapsamlıydı. Kuzeyde Kürtler özerkliğe doğru daha da ilerledi; güneyde Şii gruplar giderek daha bağımsız siyasi yapılar inşa etti ve Sünni nüfus kendini IŞİD ile çeşitli gruplar arasındaki acımasız bir çatışmanın içinde buldu. Sonuç olarak bir zamanlar birleşik olan Irak'ın, her biri yabancı güçlerin etkisi altına giren üç ayrı bölgeye bölündü. Suriye'de de benzer bir kader yaşadı. IŞİD'in birkaç önemli bölgeyi ele geçirmesi, Beşar Esed'in merkezi hükümetinin konsolidasyonuna, muhalif güçlerin marjinalleştirilmesine ve terörizmle mücadele bahanesiyle yabancı askeri müdahaleye davet edilmesine yol açtı. Sonuç olarak, Suriye birden fazla etki alanına bölündü; bazıları rejim tarafından, diğerleri Kürt güçleri, isyancı gruplar ve Türkiye ve ABD gibi uluslararası aktörler tarafından kontrol ediliyordu. IŞİD'in kısa bir süre elinde tuttuğu topraklar ise harabe haline geldi. Libya'da da merkezi hükümetin çöküşünün ardından IŞİD, Sirte gibi stratejik açıdan önemli şehirlerde üsler kurarak oluşan boşluğu istismar etti. Kaddafi sonrası dönem, istikrar ve ulusal yeniden yapılanma yerine, parçalanmış bölgesel hükümetlerin ve silahlı milislerin egemen olduğu bir ortama dönüştü. IŞİD burada da iç çatışmayı kışkırtarak hayal kırıklığına uğramış gençleri bünyesine alıp ulusal parçalanmayı hızlandırdı. Bu kalıplar, IŞİD'in özünde, artık "Yeni Orta Doğu" başlığı altında pazarlanan eski ama art niyetli bir stratejinin uygulayıcısı olarak hareket ettiğini topluca göstermektedir. İslam düşmanları tarafından tasarlanan bu plan, İslam ümmetini parçalamayı ve onları zayıf, etnik veya mezhepsel olarak bölünmüş mikro devletler olarak yeniden yapılandırmayı amaçlamaktadır. IŞİD Haricileri bu hedefte belirleyici bir rol oynamıştır; mezhepsel anlaşmazlığı körüklemek ve yabancı müdahaleye olanak sağlamak. Bu araçlarla, yalnızca dış egemenliğin yolunu açmakla kalmamış, aynı zamanda Müslüman topraklarını da ciddi şekilde tehlikeye atmıştır. Halifelik ve ümmetin birliğinden bahseden kamusal söylemlerine rağmen IŞİD'in eylemleri İslam dünyasının kolektif gücüne, birliğine ve istikrarına en yıkıcı darbeleri indirmiştir. Bir zamanlar dayanışma ve ilerleme umutları besleyen uluslar artık coğrafi parçalanma, mezhepsel düşmanlık ve yaygın yıkımla boğuşmaktadır. Bu nedenle İslam ümmetinin uyanıklık ve bilgelik göstermesi zorunludur. İster dini bir dille ister çekici sloganlarla gizlenmiş olsun, bölünmeyi teşvik eden her hareket eleştirel bir şekilde incelenmelidir. Gerçek açıktır; anlaşmazlık eken ve parçalanmayı kolaylaştıran her girişim, dışsal iddialarından bağımsız olarak, nihayetinde İslam'ın düşmanlarının çıkarlarına hizmet etmektedir.

El-Mirsad Türkçe
El-Mirsad Türkçe
5/27/2025, 8:12:27 AM

https://almirsadtr.com/sozde-islam-devleti-horasan-kolu-bolum-3/ Sözde İslam Devleti - Horasan Kolu Bölüm 3 Yazar: Eslem Horasani IŞİD'in ve Modern Tağut'un Ortak İdeolojisi: Afganistan uzun zamandır kahramanca direnişin ve olağanüstü fedakarlıkların beşiği olarak durmaktadır; bu eylemler o kadar derindir ki Allâh'ın izniyle hiçbir ideoloji onları silemez ve tarih de bunların karanlıkta kaybolmasına asla izin vermez. Tüm dünya bu toprakların evlatlarının yılmaz cesareti karşısında hayrete düşmüştür, öyle ki böyle bir yiğitlik ve fedakarlık olasılığı akıllara sığmamaktadır. Tarih boyunca birçok zorba bu topraklara gözlerini dikmiştir. Üzerine zehirli bakışlar atılmış ve onu fethetmek ve sahiplenmek için sayısız girişimde bulunulmuştur. Yine de tarih, Allâh'ın izniyle Afganistan'ın fethedilemez olduğunu defalarca kanıtlamıştır. Her çağın en güçlü imparatorlukları burada alçaltılmıştır ve inşâAllâh olası baskıcılar için de burası bir mezarlık olarak hizmet etmeye devam edecektir. Bu müthiş tarihi ve ideolojik arka plana karşı, sözde İslam Devleti – Horasan kolu (IŞİD-K) ortaya çıkmış ve bu kararlı halkı istikrarsızlaştırma çabasıyla modern tağutlarla ittifak kurmuştur. Hem ideolojik dayanışma hem de dış güçlerden destek arayan IŞİD-K, vahşi ve sapkın doktrinlerini Afgan topraklarına yerleştirmeye çalışmıştır. Ancak onların aptallığı, bu topraklara ve halkına karşı temelde yanlış yargılar beslemelerinde yatmaktadır. Afganistan, dini inançlara ve İslam'ın rehberliğine ayrılmaz bir şekilde bağlıdır. Manevi ve kültürel yapısı, İslami öğretilerle İslami yönetime karşı sevgiye öyle derinden kök salmıştır ki, hiçbir yabancı ideoloji -ne kadar saldırgan veya iyi finanse edilmiş olursa olsun- Allâh'ın izniyle bu bağı koparamaz. Tabandan gelen bir hareketten çok jeopolitik bir proje gibi işlev gören IŞİD-K; ücra ve ıssız bölgelerde sınırlı operasyonlar başlatarak yolsuzluk ve fitne yaymıştır. Yine de gerçek kimlikleri ve kötü hedefleri hızla ortaya çıkarılmıştır. İnancın berraklığı ve bilgelikle yönlendirilen halk ise, onların yollarındaki sapmayı fark etmiş ve ideolojilerini tamamen reddetmişti. Gerçekte Afganistan'ın kutsal toprağı yabancı ideolojiler için verimli bir zemin değildir ve Allâh'ın izniyle asla da olmayacaktır. Bu ulusun İslami mirası, IŞİD ve onun ideolojik bağlıları tarafından ekilen aşırılık tohumlarına karşı oldukça dayanıklıdır. Askeri yenilgiyle karşı karşıya kalan ve Afgan halkının adil bir İslami sistemi tüm kalbiyle benimsediğini gözlemleyen IŞİD-K stratejisini değiştirmiş ve doğrudan çatışmayı terk ederek ideolojik yıkıcılık gibi daha gizli bir yaklaşım benimsemiştir. Modern tağuti güçlerle birlikte hareket eden IŞİD, böylece yeni bir tür savaş başlatmaya çalışmıştır; savaş alanında değil, insanların zihninde yürütülen bir savaş... Ancak bu strateji de başarısız olmuştur. Bu başarısızlıkta özellikle ilim ehli hayati ve etkili bir rol oynamıştır. Bu inanç savunucuları, IŞİD'in ideolojik ve militan saldırısına açıklık, cesaret ve inançla karşı koyarak kararlılıkla ayağa kalkmışlardır. Bu alimlerin tepkileri o kadar kararlı olmuştur ki, bu toprakların düşmanlarının zihninde işgalcilere karşı kazanılan geçmiş askeri zaferlerin anılarını yeniden canlandırmıştır. Afganistan tarihine bir bakış tutarlı bir gerçeği ortaya koymaktadır; alimler Afganistan'ın adalet mücadelesinde gençlerle omuz omuza durduklarında, hiçbir zalim -güçleri veya cephanelikleri ne kadar fazla olursa olsun- zafer kazanamamıştır. Afganistan'ın alimlerinin bu fikri ve manevi savaştaki liderliği, İslam'ın düşmanlarına yıkıcı darbeler indirmiştir. IŞİD'in hem ideolojik temellerini hem de fiziksel varlığını da bu alimler bu topraklardan söküp atmıştır. Yine de hırsla kör olmuş ve tarihten habersiz olan IŞİD, kendilerinden önce Afganistan'ı fethetmeye çalışmış ve başaramamış tüm emperyal güçlerin kaderlerini unutarak, boşa çabalarında ısrar etmektedir. Bu vahşi grup, her bir toprak parçasının şehid kanıyla ıslandığı Afganistan'a ayak basarak, kaderindeki sona ulaşacaktır. Halkın adil İslami sisteme olan yaygın desteği, bu topraklarda bir dayanak noktası arayan IŞİD ve ideolojik müttefiklerine Allâh'ın izniyle asla alan bırakmayacaktır.

El-Mirsad Türkçe
El-Mirsad Türkçe
5/26/2025, 2:14:38 PM

https://almirsadtr.com/isid-haricilerinin-arkasindaki-mali-duzen-bolum-6/ IŞİD Haricilerinin Arkasındaki Mali Düzen Bölüm 6 Yazar: Hicaz Temim Yabancı Şirketlerden Finansal Destek: IŞİD Haricilerinin finansal öz yeterlilik sağlamak için mümkün olan her yolu kullandığı yaygın olarak bilinmektedir. Aynı zamanda Batı dünyası da -bazen bilerek veya ihmal ederek- kendi çıkarlarıyla uyumlu olarak bu grup için finansal fırsatları kolaylaştırmıştır. Bu bölümde çeşitli bahanelerle IŞİD'e milyonlarca dolar finansal yardım sağladığı bildirilen birkaç yabancı şirket açıklayacağız. 1. Lafarge – Fransız Çimento Şirketi Lafarge'ın IŞİD'e altı milyon dolardan fazla para sağladığı bildirilmektedir. Raporlara göre, Lafarge ile IŞİD arasında karşılıklı bir çıkar ilişkisi vardı. Grup; hammadde satın alımını, çimento satışını kolaylaştırdı ve şirket çalışanlarının ve nakliye konvoylarının güvenliğini sağladı. Bunun karşılığında da Lafarge, rakiplerini engellemek için IŞİD ile işbirliği yaptı; özellikle de Suriye'ye daha ucuz Türk çimentosunun ithalatını engelleyerek. The Guardian'a göre, Lafarge 2013 ve 2014 yılları arasında, Kuzey Suriye'deki fabrikasında işlerini devam ettirebilmek için IŞİD'e milyonlarca dolar ödedi. Bu ödemeler, hammaddeleri güvence altına almak, çimento satışlarını sağlamak ve şirket taşımacılığının hareketlerini güvenli bir şekilde sağlamak için yapıldı. Lafarge'ın Suriye operasyonlarının başkanı Bruno Pescheux'un, meslektaşlarını bu anlaşmaları kesinlikle gizli tutmaya çağırdığı da bildiriliyor. Şirketin dahili e-postaları, Lafarge'ın Paris'teki merkezinde üst düzey yöneticilerin işlemlerden haberdar olduğunu ve kanıtları gizlemek için adımlar attığını gösteriyor. Lafarge, 2022'de bir ABD mahkemesinde terörizmi destekleme suçlamalarını kabul etti ve 778 milyon dolar para cezasına çarptırıldı. Bu, bir şirketin IŞİD'i maddi olarak desteklediği için cezai olarak mahkum edildiği ilk karardı. Ayrıca IŞİD'in ağır zulümlerine maruz kalan 800'den fazla Yezidi azınlık da tazminat talep ederek ABD'de Lafarge'a karşı dava açtı. Lafarge ayrıca Fransa'da insanlığa karşı suç hususunda suç ortaklığı nedeniyle de yasal soruşturma altında. Lafarge'ı 2015'te satın alan ana şirket Holcim, Suriye ile ilgili işlemler hakkında önceden bilgisi olmadığını iddia etti ve bu eylemlerin kendi rızası olmadan yapıldığını belirtti. Bu dava, özellikle çatışma bölgelerinde faaliyet gösteren çok uluslu şirketler için kurumsal hesap verebilirlik konusunda ciddi soruları da gündeme getirdi. 2. Twitter (Şimdi X) Time dergisinin bir haberine göre, 2016'da ABD'nin Florida eyaletinden Tamara Fields adlı bir kadın, platformun IŞİD'in eleman toplamasını, finansmanını ve propagandasını kolaylaştırdığını iddia ederek Twitter'a (X'e) dava açtı. Davada, Twitter'ın IŞİD liderlerine mesajlarını yayınlama, takipçi çekme ve fon sağlama aracı sağladığı iddia edildi. Twitter iddiaları reddetse de, dava teknoloji şirketlerinin sorumlulukları ve terör örgütlerine yardım etmedeki potansiyel rolleri hakkında kapsamlı bir tartışma başlattı. 3. Facebook ve Google CNN'e göre, Orlando gece kulübü saldırısında ölenlerin aileleri Facebook, Twitter ve Google'a karşı dava açarak onları IŞİD'in propagandasını, finansmanını ve eleman toplama çabalarını desteklemekle suçladı. Davacılar, bu platformların IŞİD'in mesajını yaymasına ve yeni üyeler toplamasına izin verdiğini ve böylece grubun genişlemesine neden olup saldırılarına katkıda bulunduğunu iddia etti. Not: 12 Haziran 2016'da, Florida, Orlando'daki bir eşcinsel gece kulübü olan Pulse'da toplu bir silahlı saldırı gerçekleşmişti. IŞİDçi bir silahlı saldırgan tarafından gerçekleştirilen saldırı, ABD tarihindeki en ölümcül saldırılardan biri olarak kaydedilmişti. Saldırıda 49 kişi ölmüş, 53 kişi de yaralanmıştı. 4. Tevasul Şirketi ABD Hazine Bakanlığı'nın 2018 tarihli raporuna göre, Suriye'de faaliyet gösteren Tevasul Şirketi, IŞİD'e finansal, maddi ve teknik destek sağlayan şirketlerden biriydi. Raporlar, şirketin IŞİD savaşçıları arasında para transferi için bir kanal olarak kullanıldığını gösteriyor.

El-Mirsad Türkçe
El-Mirsad Türkçe
5/22/2025, 6:39:39 PM

https://almirsadtr.com/sehid-emirul-muminin-molla-ahtar-muhammed-mansurun-rh-hayati-cihadi-ve-isid-haricilerine-karsi-kararli-durusu/ Şehid Emiru'l Mu'minin Molla Ahtar Muhammed Mansur'un (rh) Hayatı, Cihadı ve IŞİD Haricilerine Karşı Kararlı Duruşu Saygın Ömeri Medresesi'nin seçkin öğrencileri arasında, İslam Emirliği'nin ikinci lideri olan, şehid Emiru'l Mu'minin Molla Ahtar Muhammed Mansur da vardı. O, Emiru'l Mu'minin Molla Muhammed Ömer Mücahid'in (rh) yaşamı sırasında İslam Emirliği'nin işlerini yönetmeye başlamıştı. Molla Ömer Mücahid'in vefatının resmi olarak duyurulmasından sonra, Ehl-i hal ve'l Akd (İslam Emirliği'nin danışma kurulu), saygın alimler, önde gelen cihad komutanları ve önde gelen ulusal şahsiyetler tarafından yeni lider olarak seçildi. Şehid olana kadar da bu önemli sorumluluğu samimiyetle, öngörüyle ve sarsılmaz kararlılıkla yerine getirdi. Doğum ve Erken Yaşam: El-Hac Muhammed Can'ın oğlu Molla Ahtar Muhammed Mansur 1968 yılında Kandahar vilayetinin Meyvand ilçesinin Bend-i Timur köyünde doğdu. Ailesi dini bağlılıkları ve ilmi eğilimleriyle ünlüydü. İslam ilimlerine gönülden bağlı olan asil babası, oğlunun dini eğitimine erken yaştan itibaren öncelik verdi. Dini Eğitim: Molla Mansur (Allâh ona rahmet etsin) yedi yaşındayken babasının gözetiminde hem ilkokula hem de medrese eğitimine başladı. Erken çocukluğundan itibaren zekası, manevi anlayışı ve öğrenme isteği belirgindi. Babasından da eğitim aldı ve öğretmenlerinden özel ilgi gördü. Savaş nedeniyle ailesi Belucistan'daki Girdi Jangal mülteci kampına göç etti ve burada çalışmalarına devam etti. Daha sonra Panjpai bölgesinde eğitim gördü ve daha sonra Abdullah Han Kariz bölgesindeki bir medreseye gittiği Quetta'ya taşındı. Sonunda Peşaver'e geçti ve Kaça Gari ve Jaluzai kamplarında yüksek İslami çalışmalar yaptı ve dini eğitimin temel aşamalarını tamamladı. O okurken Afganistan komünist yönetimin pençesine düşmüştü ve bu da Afgan halkını İslami bir ayaklanmaya yöneltmişti. Cihada ve Siyasi Mücadeleye Katılım: 1978'deki Sovyet işgalinden sonra Afgan mücahidler yaygın bir silahlı direniş başlattı. 18 yaşındayken Molla Mansur (Allâh şehadetini kabul etsin) cihada katıldı ve İslam'ı ve Afganistan'ı savunmak için hem Sovyet işgalcilere hem de onun komünist müttefiklerine karşı savaştı. Yıl boyunca cihad ve eğitimi arasında gidip geldi. 1985'te şehid edilen ünlü Kandahari komutanı Kari Azizullah'ın cephesine katıldı ve ünlü cihad lideri El-Hac Molla Muhammed Hasan Ahund'un gözetiminde Pencvai bölgesinin Peşmul bölgesinde savaştı. Molla Mansur çok sayıda askeri operasyona katıldı. 1987'de Kandahar'daki bir Sovyet kalesine karşı düzenlenen operasyonda çok sayıda yara almış, ancak Allâh'ın merhametiyle hayatta kalmıştı. Mayıs 1997'de, İslam Emirliği'nin yönetimi sırasında, Mezar-ı Şerif havaalanında tekrar yaralanmış ve yaralı halde muhalifler tarafından esir alınmıştı. Taliban İslam Hareketi'ne Katılması: Komünist rejimin çöküp, 1992'de iç savaşın başlamasından sonra birçok samimi mücahid gibi o da iktidar mücadelelerinden uzaklaştı ve eğitim çalışmalarına yöneldi. 1994'te Molla Muhammed Ömer Mücahid (rh), Taliban İslam Hareketi'ni kurduğunda Peşaver'deki Jaluzai kampının Eminiya Medresesi'nde Mevlevi Şehabeddin Dilaver ve saygın alim Seyyid Kureyş Baba'nın himayesinde eğitim görüyordu. O sırada yanında birçok kararlı öğrenci daha vardı. Taliban'ın ortaya çıkışını duyduklarında, bu bilgiyi teyit edebilmek için Kandahar'a temsilciler gönderdiler. Elçiler, bunun Taliban ve mücahidlerin gerçek bir İslami hareketi olduğuna tamamen ikna olmuş bir şekilde geri döndüler. Molla Mansur ve arkadaşları daha sonra Kandahar'ın Buldak ilçesine geldi. Geldiklerinin aynı gecesi, Taliban Tahta Pul'u ele geçirmiş ve Kandahar'a doğru yürüyordu. Buldak ilçesinde, Molla Mansur ve arkadaşları resmen Taliban İslami Hareketine katıldılar. Emiru'l Mu'minin Olarak Atanma: 30 Temmuz 2015'te, Molla Muhammed Ömer Mücahid'in vefatının resmi olarak duyurulmasının ardından, İslam Emirliği Liderlik Konseyi kıdemli akademisyenler ve askeri komutanlarla birlikte (Ehl-i Hal ve'l Akd) toplandı. Derin istişarelerin ardından yeni Emir olarak Molla Mansur'u atadılar ve orada hazır bulunan herkes ona bağlılığını bildirdi. Amerikan İşgaline Karşı Cihad: 7 Ekim 2001'deki Amerikan işgalinin ardından Molla Mansur (rh), silahlı cihadın yeni bir aşamasını başlattı. Özellikle ABD güçlerine ve Afgan vekillerine karşı savaş operasyonlarını bizzat yönettiği Kandahar Havaalanı çevresinde olmak üzere güney illerinde direnişi örgütlemede de önemli bir rol oynadı. Başlıca başarıları arasında, 2003 ve 2008'de Kandahar'da 1500'den fazla tutuklu mücahidi serbest bırakan iki başarılı hapishane operasyonu yer aldı. Bu cesur operasyonlar işgalcileri sarstı ve direnişin moralini yükseltti. IŞİD ile Diyalog: 2015 yılında IŞİD, sözde "Horasan Eyaleti"nin kuruluşunu duyurduğunda Molla Mansur küresel cihad saflarında bölünmeyi önlemek için inisiyatif aldı. Ebu Bekir el-Bağdadi'ye bir mektup göndererek, ona Afganistan'daki mevcut İslam Emirliği liderliğine saygı göstermesi ve anlaşmazlık çıkarmaktan kaçınması çağrısında bulundu. Böyle bir bölünmenin yalnızca İslam düşmanlarına fayda sağlayacağı konusunda onu uyardı. Haricilere Karşı Kararlı Duruş: Şehid Molla Mansur'un uzlaşmacı çabalarına rağmen IŞİD, doğu Afganistan'da saldırganca genişlemesini sürdürdü. Taliban mevzilerine saldırdı ve masum sivilleri öldürdü. Bu aşırılıkçı grubun oluşturduğu tehdidi fark eden Molla Mansur liderliğindeki İslam Emirliği onlara karşı cihad ilan etti. Nangarhar eyaletinde DEAŞ ile mücadele etmek için özel birlikler oluşturuldu ve bu da onların önemli kalelerinden bazılarının yok edilmesiyle sonuçlandı. Grubun aşırı ideolojisi ve taktiklerinden hayal kırıklığına uğrayan birçok DEAŞ savaşçısı, İslam Emirliği'ne bağlılık yemini ederek, Emirliğin meşru liderliğini ve İslami hedeflerini kabul etti. Molla Mansur'un Liderlik Özellikleri: - Birliğe Bağlılık: Molla Mansur, çeşitli komutanları ve grupları tek bir bayrak altında birleştirmek için yorulmadan çalıştı, disiplinli ve koordineli bir hareket teşvik etti. - Diplomasi ve Savaş Arasındaki Denge: İslami çıkarlara hizmet eden müzakerelere açık olsa da cihad, bağımsızlık veya İslami yönetim ilkelerinden asla taviz vermedi. - Aşırılığa Karşı Kararlı Duruş: DEAŞ Haricilerine karşı kararlı duruşu, İslam Emirliği'nin birliğini ve ideolojik safiyetini korudu. Şehadeti: Molla Mansur, 21 Mayıs 2016'da bir ABD insansız hava aracı saldırısında hedef alındı ​​ve şehid edildi. İslam'ın savunulmasına, işgalcilere karşı cihada ve İslam Ümmeti'nin birleştirilmesine adanmış güzel hayatı şehadetle taçlandı. Allâh onu salih şehidler arasında Firdevs cennetine kabul etsin.

El-Mirsad Türkçe
El-Mirsad Türkçe
5/21/2025, 8:12:01 AM

https://almirsadtr.com/islam-sancagi-altinda-batili-olusum-isid-bolum-5/ İslam Sancağı Altında Batılı Oluşum: IŞİD Bölüm 5 Yazar: Cuneyd Suriye'de iç savaş sırasında bir dizi komutan IŞİD'in suçlarına karşı silaha sarıldı ve bu adım Esad rejimine karşı gerilemelerine yol açtı. Neticede çok sayıda mücahid hayatını kaybetti. Bunun yanı sıra Sadece Suriye halkı değil, aynı zamanda diğer ülkelerden de bu çatışmaya katılanlar oldu ve kimi bu mücadelenin hükmü hakkında sorular sordular; özellikle de Batı destekli bu grupla savaşırken öldürülenler şehit sayılırlar mı, sayılmazlar mı diye merak ediyorlardı. IŞİD'e karşı operasyonlara katılanlar konusunda da bir tartışma dönemi yaşandı. Bazıları bu konuda net bir hüküm vermekten çekindi. İnsanlar sık ​​sık bu sahte grubun İslam adına işlediği suçları sordu. Ayrıca birçok gayrimüslim de Sünni İslam'ın IŞİD'e yönelik tutumunu sorguladı. Bu arada bazıları tarafından IŞİD takipçilerinin Sünni olarak sınıflandırıldığı da oldu. Bu yanlış sınıflandırılma göz önüne alındığında, giderek artan bir açıklama talebi oluştu; IŞİD'in ideolojisi ve eylemleri İslam'ı ne ölçüde temsil ediyor? Bu açıklamaya acilen ihtiyaç duyulmaktadır çünkü bazı Batılı medya kuruluşları, IŞİD'in ideolojisi ile İslam'ın gerçek yolu arasında yanlış bir algı oluşturmak için durumu istismar etmektedir. Bunun dikkate değer bir örneği de Fox News'dur. Batılı medya, kendi izleyicileri arasında İslam hakkında korku yaymak için IŞİD'in fetvalarından, pozisyonlarından ve suçlarından belirli temel unsurlar çıkarmıştır. Bu, İslam'ın Batı'da her geçen gün daha fazla insan tarafından benimsenmesine ve yayılıp ilerlemesine rağmen böyledir. Allâh'ın izniyle bizler genel olarak Haricilere ve özel olarak IŞİD'e karşı mücadeleyle ilgili İslami bir hüküm sunacağız. Önümüzdeki bölümlerde metodolojik delillere dayanarak, bu sapkın örgütün tüm eylemlerinin şeriatla tamamen çeliştiği, hilafet kurma iddialarının geçersiz olduğu ve bölge halkının bu Batılı ve kötü niyetli örgütün yeryüzünden silinmesi için onlara karşı savaş açılmasının bir zorunluluk olduğunu anlatan delilleri aktaracağız.

Link copied to clipboard!