
Çiçekli Pencere
118 subscribers
About Çiçekli Pencere
içim içime sığmıyor
Similar Channels
Swipe to see more
Posts

Liseyi burslu olarak bir kız kolejinde okudum. Missss. Maksimum kızlar arasında olabilecek mevzular olurdu. Karma eğitimin hasarlarından en azından lise boyunca uzak kaldım elhamdülillah. Üniversiteye geçince sudan çıkmış balık gibi olmadım tabi. Sonuçta izole bir hayatım yok. Ama o korunmuşluk hissi beni üniversitede de bozulmalara karşı korudu. Hata yapmaya karşı teyakkuzdaydım elhamdülillah. Ve erkek arkadaşlarım ile ilişkilerim çok seviyeli ve saygı çerçevesindeydi. Tabi sadece kız okulu değil koruyan, kızlar arasında ve karma ortamlarda (sınırlı süreliğine) nasıl davranmam gerektiğini sözlü ve fiili olarak görüyor ve yaşıyordum. Çok huzurlu geçti lise hayatım. Keşke üniversitede de böyle olsaydı diyorum. Böyle düşünmem için sadece üniversitede karma eğitimden kaynaklanan mağduriyetleri görmem bile yetti. Bir de kız olsun erkek olsun, bu yaşananların ortaokulda lisede yaşandığını düşününce bile kalbime ciddi bir ağrı saplanıyor. Zaten karma eğitime neden gerek olsun ki? ➡️


Akran zorbalığı gibi bir gerçek varken bir de bunun karşı cinsten gelmesi inanılmaz korkunç bir hadise. Bununla mücadele etmek için erkekleşmeniz gerekir. Bununla mücadele etmek için kırıtan bir erkek olmanız gerekir. Yani kendiniz olmamanız, kendinize rağmen olmanız gerekir. Narin kızlar, yiğit delikanlılar için ne hazin bir değişim... Psikoloji, pedagoji, sosyoloji ve tecrübe zaten olması gerekeni bağırırken karma eğitim ısrarı zorbalıktır. Ama bunu, bir Müslüman söyleyince konu, düşünülmeden, tüm mağduriyetler, potansiyellerin yok oluşu, kırılan kalpler, bulanan akıllar, okul bırakan gençler sanki yokmuş gibi reddediliyor. Maalesef ülkemizde kadın ve erkeğin özne olduğu konuları konuşamıyorsunuz çünkü yine maalesef ülkemizde aklı İslam düşmanlığından başka bir şeye çalışmayan bir kitle var. Müslüman kimliğinizle en hakkaniyetli şeyi dahi söyleseniz, düşmanlıkları sebebiyle düşünmeden reddediyorlar. Belli kesimlerin hedefi oluyorsunuz da iki kere ikinin dört ettiğine ikna edemiyorsunuz. Halbuki bağırmak istiyorum çocuklarınıza bunu nasıl reva görüyorsunuz, bilerek ve alternatifi olduğu halde tercih edenler için söylüyorum, yavrunuzu hiç mi sevmiyorsunuz? Neyse... Şimdiden kızım için de böyle bir imkân olması için dua ediyorum. Somut her adımı destekliyorum. Güzel bir bitki gibi yetiştirmeye gayret ettiğimiz kızımın solmaması, yıpranmaması için karma eğitim zorbalığını reddediyorum. Hayatı boyunca çiçek olduğunu unutmasın, yabani bir ota dönüşmek zorunda kalmasın diye bu ısrarım. Bir de bu hayatta düşüncede ve içtimai hayatta temiz kalmanın bir bedeli var yoksa yapraklarının bir bir dökersiniz de dikenli kaktüse dönersiniz. Şimdi bu yazıyı yazarken onun yüzüne bakıyorum da kıyamıyorum çiçeğime. İçimdeki tarifsiz huzuru kızım da yaşasın istiyorum. Eğer evladım erkek olsaydı, bu satırlar onun için olurdu.

İstanbul'umuzun fethi mübarek olsun. Feth eden ordu Rasulullah'a ﷺ komşu olsun. Fethin nişanı Ayasofya'yı müzeden aslına çeviren irade daha güçlü bir biçimde var olsun. Coğrafyamız mazlumlara umut, zalimlere korku olsun. Fethin anlamını idrak ve İstanbul bilinci, bize ve bizden sonraki nesillere nasib olsun. Bir de Sultan Mehmet Han'ı, "Fatih" kılan inanç, irade ve adanmışlıktan isterim Rabbim'den.


Kızım bu akıma ne kadar kapılır bilemiyorum zira bu bahsedeceğim durum etki tepki meselesi. Başörtülü okuyoruz veya çalışabiliyoruz derken, örtü vakarını ve Müslüman kız-hanım hayası ve duruşunu muhafaza edebilmeyi de kast ediyoruz. Yeni Türkiye'nin bugünkü sorunu başörtüsünün kısıtlanan bu alanlara girmesi ama vakar, haya gibi hayatî damarların yasak olmaksızın dışarıda kalması. Baskı var veya yok herhalükarda biz tesettür emrine karşı muamelemizin hesabını Rabbimize vereceğiz. Tesettür hâlâ farz. Mesele, artık başörtüsü değil tesettür olmuştur. Kendimize gelmek, tesettür emrine teslim olmak , özümüze dönmemiz şart. Bu başdöndürücü kutlamadan(!) çıkmak hem başörtümü takarım hem de her yere girip çıkar, her şeyi de yaparım zilletinden ve kompleksinden kurtulmak hayatî bir zorunluluk halini almıştır.

Ramazan-ı Şerifimiz mübarek olsun. Allah tuttuğumuz oruçlarımızı kabul etsin. Tuttuğumuz oruçlar bizi uzaklaşmak istediğimiz ne varsa onlara karşı tutsun. Oruçlarımızla birbirimizi böyle tuta tuta bayrama eriştirsin Rabbim. Yeryüzündeki tüm Müslümanların bayramları mübarek olsun. Amasız, acısız, gözyaşsız bayramları olsun yeryüzü Müslümanlarının. Bu bayramlar amel defterimizi sağdan aldığımız günün fragmanı olsun her ne kadar sevinç ve coşku açısından kıyası mümkün olmasa da. İlk pideyi yedik bugün elhamdülillah. Pide kuyruklarını görünce seviniyorum biliyor musunuz? Ramazan'ın geldiği belli oluyor ya ondan. (Ramazan'ın uğramadığını gördüğüm yerler de bir o kadar üzüyor.) Tabi Ramazan'dan bize kalanın sadece yediğimiz pideler olmasından Allah'a sığınırım. Bu arada pidenin fiyatı tabi olarak artmış. Demem o ki, kimi zaman askıda pide kimi zaman kapı önlerine pide bırakalım. Çok evler vardır, Ramazan pidesinin giremediği. Sevinsin çocuklar, Ramazan pide sıcaklığıyla da girsin o evlere.

*28 Şubat geçerken düşmek istediğim not şudur:* Bir kızım var ve o -başörtülü okuyabilecek mi, -hadi bir şekilde okudu yurt dışında falan, ülkesine dönüp mesleğini icra edebilecek mi, -psikolojisi ne kadar sağlam kalacak -okul kapılarında ne kadar bekleyeceğiz -kaç gün gözyaşlarını sile(bile)ceğiz -örtüsüne uzanacak ellere karşı nasıl mücadele edeceğiz -bu yolda kırılan dökülen kızlardan mı olur gibi soruları 2025 yılında düşündürmeyen Rabbime hamd olsun. Bugün umutlu ve teleşsız bir gelecek hayali kurmamıza vesile olan bu ülkenin mücadeleci ve mücahid-mücahide Müslümanlarına selam olsun. Onlar dik durdu. Direndi. Bugün o duruşların meyvesini yiyoruz. Kızımın anneannesinin baroya başörtülü kaydının yapılmadığı bu ülkede artık annesi kamu kurumunda başörtülü çalışıyor ve kendisi için başörtüsüyle özgürce yaşadığı bir ülke düşünebiliyor ailesi. Her ne kadar bu ülkede dinozorlar olsa da, yeni Türkiye'yi kabullenemeyen fosilleşmiş akıllar olsa da, bu, gecikmiş ve iade edilmiş bir haktır. Bedeli ödenerek alınmış bir yaşama hakkıdır. Bu hakkı iade eden hükümet yetkilileri de vefayı hak etmektedir.