● İLİM MİHRÂBI
● İLİM MİHRÂBI
February 1, 2025 at 05:20 AM
*PADİŞAH VE İKİ ALLAH DOSTU - BUHARA DERGİSİ* Konunun önemini ifade edecek çok şey söylenebilir ancak menkıbeler üzerinden örnek vermek çoğu zaman okuyucu tarafından daha fazla kabul görmüştür. Farklı kültür ve medeniyetlerde anlatılagelen meşhur bir hikâye vardır. Ufak tefek farklı anlatımları mevcut olsa da genel olarak özünde aynı manayı barındırır. Allah’ın takdiri olmadan her ne iş olursa olsun onu kimsenin beceremeyeceğini, yapamayacağını dile getirir, şöyle ki: Allah dostu üç zat vardır. Bunlar bir gün bir araya gelip, “Milletin içine çıkalım, memleketleri gezelim, bakalım, görelim ümmetin durumu nedir” derler. Köyden köye, şehirden şehre gezip, dolaşırlar. Sonunda bir şehre varırlar. Şehir halkına hâl hatır sorduktan sonra; padişahlarının nasıl birisi olduğunu, geçimlerinin nasıl olduğunu öğrenmek isterler. Bu soruları kime sorsalar padişahlarının çok zalim birisi olduğunu, aylarca kendilerini çalıştırdığını fakat paralarını vermediğini, kendilerine zulmettiğini işitirler. Allah’ın iradesi ile, bu veli zatlar oradayken sözü edilen padişah vefat eder. Padişah vefat edince devlet başsız kalır. Bu memlekette yeni seçilecek padişah için “Devlet Kuşu” uçurarak yaptıkları bir gelenek vardır. Vakit gelir, çatar. Şehrin halkı belirlenen yerde ve zamanda toplanır. Bu zatlar da oradadır. Görevliler, devlet kuşunu bırakırlar. Devlet kuşu halkın üzerinde gezinir, gezinir, sonra gelip bu velilerden birinin başına konar. Şehir halkı bakar ki tanımadıkları bir insan. Biz bunu tanımıyoruz, bu yabancı birisi, bize zulmedebilir, derler. Karar verip ikinci kez devlet kuşunu bırakırlar. Kuş dolaşır, dolaşır yine aynı şahsın başına konar. Halk yine kabul etmez. Bu kez başına devlet kuşu konan veli zatı bir yere saklarlar. Üçüncü kez kuşu bırakırlar. Kuş halkın üzerinde gezinir, gezinir yine o zatı bulur ve başına konar. İnsanlar bu işte ilâhi bir mucize vardır, derler ve bu veli zatı padişah olarak kabul edip saraya getirirler. Diğer iki zat padişah olan arkadaşlarının yanına gider. Birlikte sarayın bahçesinde oturup, konuşurlar. Veli zatlar, padişah seçilen arkadaşlarına insanları dinlediğini, önceki padişahlarından ne kadar şikâyetçi olduklarını, kendisinden çok şey beklediklerini söylerler. Sen Allah’ın dostusun. Sen keşif ve keramet ehlisin. Sakın Hak’tan ayrılma. İnşallah! Senin sayende bu millet ıslah olacak, bu memlekette adalet olacak, derler. Birçok tavsiyede bulunurlar ve vedalaşıp oradan ayrılırlar. Arkadaşları ayrılınca padişah bir başına kalır. Yapılacak iş çoktur. Çalışmaya başlar. Ancak vefat eden eski padişah gibi insanları sabahtan akşama kadar çalıştırır fakat kimseye bir kuruş para vermez, halkına olabildiğince zulmeder. Bir gün, bir ay, bir yıl bu durum artarak devam eder. Padişahın arkadaşı iki veli zat bir araya gelir ve padişahın yani arkadaşlarının yanına, milleti nasıl ıslah ettiğini görmeye giderler. Şehre geldiklerinde şehrin mahalle ve sokaklarında gezerler, padişahı halka sorarlar. Herkes, “Allah muhafaza! Allah muhafaza!” der. “Keşke bizim padişahımız ölmeseydi, bu da başımıza gelmeseydi.” derler. Hangi mahalleyi gezip dolaştılarsa hep aynı şeyi duyarlar. İki veli zat arkadaşları olan padişahın yanına gider. Padişah onları karşılayıp sarayın bahçesine götürür. Konuşmaya başlarlar. “Sen Allah dostuydun, veli kişiydin. Biz kimin yanına gittiysek herkesi senden nefret eder bulduk. Bu nasıl bir iştir?” derler. Padişah, “Kabahati bende bulmayın, falan saate kadar bekleyin. Bu ağacın altında size cevap vereceğim.” der. Padişahın söylediği vakte kadar beklerler, sohbet ederler. Saat tamam olunca onların altında oturdukları ağaca bir kuş gelir. Sonra padişah arkadaşlarına, “Bu kuşu dinleyin.” der. Kuş konuşmaya başlar, “Izlimuhum (onlara zulmet), Izlimuhum (onlara zulmet), Izlimuhum (onlara zulmet). Padişah arkadaşlarına döner, “Bu kuşu buraya ben getirmedim, ben konuşturmadım. Bunu gönderen Allah’tır. Bu kuş her gün buraya geliyor ve bunu söylüyor.” deyince arkadaşları, “Sübhanallah! Bu ne garip bir mucizedir” derler ve çok şaşırırlar. Ne yapacaklarını konuşurlarken padişah, “Siz sokaklara çıkın, mahallelerde insanları toplayın, onlara nasihat edin. Onları dine, hidayete getirin. Eğer millet hidayet olursa belki Cenâb-ı Allah bu zulmü onların üzerinden kaldırır. Yoksa benim elimde bir şey yoktur” der. İki arkadaş padişahın yanından ayrılır. Sonra sokaklarda, mahallelerde insanları toplayıp onlara sohbet ederler. Allah’tan , Allah yolundan, İslâmiyet’ten, ahlaktan, saygıdan, sevgiden bahsederler. Belirli bir süre sonra halkı dine ısındırırlar. Padişahın yanına tekrar gelip olanları anlatırlar. “İnşallah! İnsanlar biraz düzelmiştir”derler. Sonra o ağacın altında otururlar. Saat tamam olduğunda kuş gelir ve konuşmaya başlar, “Erhamuhum (onlara merhamet et), Erhamuhum (onlara merhamet et), Erhamuhum (onlara merhamet et). Kuşun bu sözleri üzerine veliler hep birlikte Allah’a hamd ederler. “Elhamdülillah! Rahmet kapısı açıldı” derler. Padişah, tellalları çağırtır ve onlara devlete çalışan herkesin gelip paralarını almalarını ilan etmelerini söyler. Öyle ki kimin ne kadar gün ve ne kadar saat çalışması varsa hepsi kaydedilmiştir. Sabah olduğunda herkes gelip sırasıyla çalıştığının karşılığını alır. Padişah herkesin hakkını tek tek teslim eder.

Comments