Dr. Mehmet Sürmeli
February 18, 2025 at 07:06 AM
TAKVA NEDİR?
Kur’an’ın temel kavramlarından olan takva, önemine binaen mushafta 258 defa kullanılmıştır. Bunlardan 17 tanesi “takva”; 49 tanesi “müttekun”; 71 tanesi de emir kipi olan “ittekû” formundadır. Sözlükte, insanın kendisine zarar verecek şeylerden sakınıp korunması, yasaklarından da kaçınmasıdır. Takva ile ilgili en güzel semantik açıklamalardan birisini Ebu Hureyre (r.) yapmıştır. Kendisine “Takva nedir?” diye sorduklarında O; “Siz hiç dikenli bir yolda yürüdünüz mü,” demiş ve oradakiler, “dikenlere basmamak için eteklerimizi toplayarak, itinalı bir şekilde yürürdük” deyince Ebu hureyre (r.) “işte takva budur.” Cevabını vermiştir.[1] Aynı tanımı Hz.Ömer’in sorduğu bir soru üzerine Ubey b. Kâb’da yapmıştır.[2] Yapılan tarifflerde haramlara düşmemeye, mekruhlardan sakınmaya ve günahlara karşı uyanık durmaya işaret edilmiştir.
Kaynaklyarda takva ile ilgili onlarca tanım olmasına rağmen kavram en güzel biçimde Bakara suresinin 177. Ayetinde tanımlanmıştır: “لَّيْسَ الْبِرَّ أَن تُوَلُّواْ وُجُوهَكُمْ قِبَلَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَلَكِنَّ الْبِرَّ مَنْ آمَنَ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَالْمَلآئِكَةِ وَالْكِتَابِ وَالنَّبِيِّينَ وَآتَى الْمَالَ عَلَى حُبِّهِ ذَوِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينَ وَابْنَ السَّبِيلِ وَالسَّآئِلِينَ وَفِي الرِّقَابِ وَأَقَامَ الصَّلاةَ وَآتَى الزَّكَاةَ وَالْمُوفُونَ بِعَهْدِهِمْ إِذَا عَاهَدُواْ وَالصَّابِرِينَ فِي الْبَأْسَاء والضَّرَّاء وَحِينَ الْبَأْسِ أُولَئِكَ الَّذِينَ صَدَقُوا وَأُولَئِكَ هُمُ الْمُتَّقُونَ” “Birr, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz (den ibaret) değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlerine iman edenlerin; mala olan isteklerine rağmen, onu yakınlarına, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar doğru yolda olanlardır ve müttakilerin ta kendileridir.”[3]Ayetten anlaşılacağı üzere takvanın itikadî, amelî, ahlakî ve ictimaî yönleri vardır. Ayrıca bu ayette takva tamamen teklifler üzerine bina edilmiştir. Bu münasebetle takvayı sadece “bilinç” olarak çevirmek, murcie mezhebinin amelsiz marifet tanımıyla örtüşmektedir. Takva; Allah Teâlâ’nın emirlerine sarılıp, nehiylerinden kaçındıktan sonra O’nun rızasını kazanmak için lütfuna sığınıp koruması altına girmektir. Bu çerçevede müfessir Taberi (ö.h.309)’nin tanımı çok yerindedir. Takva; “Farzları yerine getirmek, koymuş olduğu haram sınırlarından uzaklaşmak ve Allah’a kesinlikle ihanet etmemektir.”[4] Bu yaklaşımın somut göstergesi ise Hz. Peygambere kavlen ve fiilen hayatın her alanında ittiba etmektir.[5] Çok yönlü olan takvanın “İnsanın işlerini emri ilahiye göre düzenlemesinden, Allah’ın seni gördüğünü hissetmene kadar dereceleri vardır. Emre itaat otomatikleşirse bu anlayış modernizmle çatışır. Laik hukuk (ve ahlak) takvanın terkedilmesidir.”[6] Modernite, insanı dini olandan ve Allah’tan soyutlarken icad ettiği yüzlerce puta kul eder. Modern insanla, takva her zaman çatışma içerisindedir. Aralarında sulh olması imkânsızdır. Hâlbuki takva, Allah’tan başka hiçbir varlığa kul olmamaktır. Gerçek hürriyet budur.[7]
Takvanın da dereceleri vardır. Bu derecelerin mü’minlerin üzerinde görünmesi gerekir. Bunlar; Allah’a itaatta ihlaslı olmak, Allah (c.) dışında hiçbir varlığı veli edinmemek., nefsin kötü arzularını terketmek, Allah’tan (c.) başkasını amaç edinmemek, kavli ve fiili sünnete uymak, Allah Teâlâ’nın emirlerine hemen uymak ve vaktinde yapmak, her türlü kötülüğü terk etmek, başka bir (Müslümandan) hayırlı olduğunu iddia etmemek, ahlak-ı hamide ile vasıflanmak, manevi sırları ortaya dökmemek ve cahillerin yanında/meclislerinde oturmamaktır.[8]
Marifet ile takva arasında doğru orantı vardır. Bu sebeple Hz. Peygamber (s.) “Allah’ı en iyi bileniniz benim ve bundan dolayı en takvalınız da benim”[9] buyurmuştur. Bu ifadesiyle Resulullah, marifetullahı olmayanların hayatlarına takva hâkim olmadığından dolayı önderlik makamında bulunamayacaklarına dikkat çekmiştir. İslâmdaki en büyük değer ölçüsü takvadır. Bu hakikat Kur’an’da şöyle vurgulanmıştır: “…إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِندَ اللَّهِ أَتْقَاكُمْ…” “Sizin en üstün/değerli olanınız en takvalı olanınızdır.”[10]
Takvayı şiar edinmeden sufi elbisesi giyip sonra da “müteşeyyih” geçinenleri arifler şöyle vasfetmişlerdir:
“Bir cahil her ne kadar renk değiştirse,
Suf giyse, şive ve uslubunu değiştirse
Zahiri yönden mamurdur; fakat
Batını viran ve gönlü taşlaşmıştır.
Öküz gibi uyuyup yemeyi kendine adet edinmiştir.
Topal merkep gibi ibadetten geri kalmıştır.”[11]
[1] Şevkani, Muhammed b. Ali, Fethu’l-Kadir, s.27.
[2] Kurtubi, Ebu Abdullah Muhammed b. Ahmed, el-Câmiu li Ahkami’l-Kur’an, Beyrut, 1965, c.I, s.161-2.
[3] Bakara 2/177.
[4] Taberi, Ebu Cafer, Camiu’l-Beyan, c.VI, s.222-223.
[5] Cürcanî, Seyyid Şerif, Tarifât, s.65.
[6] Fazlurrahman, İslâm ve Çağdaşlaşma, s.224.
[7] Sülemi, Hakaiku’t-Tefsir, c.ll, s.310
[8] Sülemi, a.g.e., c.II, s.310
[9] Buhari, 2, İman, XII, c.I, s.10.
[10] Hucurat 49/13.
[11] Herevi, Hace Abdullah Ensari, Resail, Tahran, 1368, s.76-77.
MEHMET SÜRMELİ
❤️
🌹
10