Dr. Mehmet Sürmeli
Dr. Mehmet Sürmeli
February 25, 2025 at 09:11 AM
PEYGAMBERİMİZ İNSANLARI ÖZGÜRLEŞTİRMEK İÇİN GELDİ İnsanı ve toplumu özgürleştirmek ise başlı başına bir eylemdir. Risalet görevinin özünü oluşturur. Her peygamber insanları kula kulluktan ve kölelikten kurtarmak için gelmişlerdir. Tevhidi düşünce ve salih ameller, özgürlüğün zirvesidir. Özgürlük mücadelesi veren bütün peygamberler köleliğe karşı çıkmışlardır. Bu anlamda hem insana kulluğu hem de eşyaya ve tüketime kulluğu yasaklamışlardır. Bu çerçevede İslâm, dünyayı Kur’an ve sünnet merkezli olarak insanlara tanıtmıştır. Dünyaya bakışımızın nebevi temellere oturması için Resulullah’ın dünyaya bakış tarzını bilmek gerekir. Hz. Peygamberin bakışı, Kur’an-ı Kerim’de “meta, süs, oyun ve eğlence” olarak belirtilen izahatın açılımıdır. Bu açılımın veciz bir ifadesini Hz. Peygamber şöyle dile getirmiştir: “Benim dünya ile olan bağlantım, dünyadaki konumum, bir ağacın gölgesinde bir müddet dinlenip sonra da yoluna devam eden yolcu gibidir.”[1] Bu anlayışla Hz. Peygamber, dünyalıklara tapınıp tüketim kültürünün bir parçası olmamak ve emperyalist anlayışa mü’minleri alt ettirmemek için Hz. Abdullah b. Ömer’in şahsında tüm Müslümanlara şu uyarıyı yapmıştır: “Ey Abdullah! Dünyada garip veya yolcu gibi yaşa. Kendini kabir ehlinden say(öleceğini bil ve bunun farkında ol.”[3] Böyle bir uyarıdan nasibini alan ve ağlarken görülen Selman-ı Farisi’ye (r.) niçin ağladığı sorulduğunda şu cevabı vermiştir: “Resulullah bir gün bizden bir yolcunun “istirahat mahallinde ihtiyaçlarını tükettiği gibi harcama yapmamız konusunda söz almıştı. Galiba ben biraz bu söze karşı haddimi aştım.”[3] Hz. Peygamber’in, sahabelerine karşı yapmış olduğu bu uyarılar dünyalık kazanmaya karşı pasif olmayı tavsiye eden sözler değildir. Aksine, bu hadisler insana dünya ve içindekilerinin mutlak sahibinin Allah (c.c.) olduğunu öğretir. Mal kazanmakla, kazanılan mala tapınmanın arasındaki farkı tefrik bilinci verir. Eşyaya kul olmanın insanı, insaniyet vasfından düşüreceğini hatırlatır. Mala ve harcamaya ait koyduğu kurallarla paylaşmayı ve ihtiyaç sahiplerini öncelemeyi şiar edinen İslâm, Resulullah’ın temsiliyle çağın en büyük kölelik kurumlarına karşı “kifayet miktarı tüketim” ilkesiyle özgürlüğün yolunu açmıştır. Borçlanmayı köleleşmenin nedenlerinden saydığı için önlemler almıştır. Bu hakikati Hz. Peygamber(s.a.v.), kendine has veciz üslubuyla şöyle ifade etmiştir: “ Az günah işle ki Allah(c.c.), sana ölümü kolaylaştırsın; az borç yap ki özgür olarak yaşayasın.”(4) Peygamber Efendimizin bu uyarısı yeterince anlaşılsaydı bugün birçok insan tefecilerin, holding ağalarının, bankaların, çok uluslu şirketlerin sigortalarının ve dünya ticaret merkezinin kölesi haline gelmezdi. Gerek bireysel gerekse toplumsal alanda yapılan borçlanmalar bireyi ve toplumu köleleştirmektedir. Devletlerarası borçlanmalarda borçlu devletin siyasetini, ekonomisini, hukukunu, eğitim-öğretim programını ve dış politikasını borç veren emperyal zengin devletler belirlemektedirler. Çünkü işin doğasında var olan kural şudur: Bugün borç alan yarın buyruk alır. Hz. Peygamber’in yaptığı bu tür uyarılar ümmetini iktisadi ve siyasi kölelikten kurtarma faaliyetidir. ________________ [1] Ahmed, Müsned, c. I, s 391; İbni Recep el Hanbeli, Cami’u-l ulum ve’l hikem, c. II, s 377 [2] İbni Mace, Sünen, Zühd, 3, Had no: 4114, c.II, s 1378 [3] Abdurrezzak, Musannef, Had no :20632, c. XI, s 313 [4] Acluni, Keşf’ü-l Hafa, c.1.s.185 MEHMET SÜRMELİ
❤️ 👍 8

Comments