
Maneviyat - Dr. Takyettin Karakaya
February 2, 2025 at 09:47 PM
*İMKÂN DAİREMİZ VEYA SINIRLARIMIZIN SONU*
_*Not: Aşağıda yazılanlar epey uzun olduğu için, okumanın daha kolay olmasını sağlamak amacıyla yazıyı Word'e aktarıp okumanızı öneririm.*_
İnsan niye bunalıma girer, neden bir gelecek hayali kuramaz duruma gelir, niçin hayatının kalanına dair en ufak bir ışık göremez olur? Çünkü bu insan dünyalık imkanlarının son sınırına varmıştır ve bu sınır da aşılamayacak büyük duvarlarla örülmüştür. Çoğu zaman bu sınırlar gerçektir, yani hangi açıdan bakarsan bak, bu sınırları aşarak dünyalık durumunu genişletecek imkânın kalmamıştır artık. Kimi zaman da zihinsel ve duygusal yapın sana bir engel teşkil etmektedir ve fakat senin kendi zihin ve duygu durumunun buna yol açtığını, aslında sınırlarının çok daha ileride olduğunu sana söyleyecek ve seni ikna edecek bir dış güç olmadıkça aslında sen de sınırların sonuna gelmişsindir. Bu sonuncunun ilkinden farkı, her an onu uyandıracak birinin ortaya çıkma ihtimalinin var olmasıdır. Ama çoğu zaman insanlar kendi sorunlarını kendi çözmek ve kendi ayakları üstünde durmak zorunda oldukları için bu dış yardım hiç gelmez.
Hangi durumda olursa olsun, kişi sınırlarının son raddesine varmışsa eğer, sanki hayatının sonuna vardığını sanır ve genellikle bu sonlara varış kırklı yaşlarda olduğu için sorun yaşta aranmaya başlar. Halbuki eğer mesele yaşta olsaydı, siyasetçiler, ticaretle uğraşanlar, kamuda veya özelde bir makam sahibi olanlar, tanınmış kişiler de bu yaşa geldiklerinde bir son kaygısına kapılırlardı. Halbuki kırklı yaşlar bir siyasetçi için, bir kurumda veya şirkette üst seviye bulunan biri için çok erken yaş olarak görülür. Çünkü siyasette veya herhangi bir makamda o yaşta iyi bir mevkide bulunan kişinin dünyalık imkân sınırı alabildiğine geniştir ve o kişinin bu dünyadan beklenti içerisinde olacağı çok daha fazla şey vardır. Sınırları geniş olanın beklentisi de yüksek olacak dolayısıyla dünyalık bir karamsarlık veya kaygı içerisinde bulunma ihtimali de daha düşük olacaktır.
İnsanın dünyadan beklentisi, imkanları nispetindedir. Herkesin imkân sınırları farklıdır, bu yüzden beklentileri de farklıdır. Eğer insan limitlerinin sonlarına gelmişse beklentileri de sona yaklaşmış demektir. İmkânı olmayanın beklentisi, beklentisi olmayanın da hayali olmaz. Her insanın imkân limiti farklıdır. Ve yaş ilerledikçe bu imkanlar genellikle azalır. Aynı zamanda insanların limitleri; zekâsı, içinde doğduğu şehri, ailesi, zenginlik durumu, gayreti gibi kaderi faktörler ile de doğrudan ilişkilidir. Belirli bir yaşa kadar kişinin imkân dairesinin genişliğini belirleyen bu faktörlere tanıştığı, ilişki içinde bulunduğu kişiler yani network denen ilişki ağları da eklenir.
Herkes kendi sınırlarını aşağı yukarı bilir, çünkü herkes bu sınırların ona izin verdiği nispette hayal kurar, zihninde bu sınırlara uygun bir gelecek hayali inşa eder. Kişinin elde ettiği yetenekler, zihinsel ve maddi sermayesi onun imkân dairesini genişletir. Örneğin bir dil bilmeniz, bir üniversite bitirmeniz, networkünüzde güçlü, nüfuzlu, makam sahibi insanların olması, toplum tarafından tanınmış olmanız, bir eserinizin olması, paranızın veya hemen paraya dönüştürülecek mülkünüzün olması sizin imkân dairenizi genişlettiği için dünyalık beklentileriniz bunlara daha az sahip olan kişilere göre daha fazla olacaktır. Bir şirkette çalışan bir kişi için dünyalık imkânı bölüm müdürü, genel müdür veya CEO olmaktır. Üniversitedeki akademisyen için profesör, dekan ve zor da olsa rektör olmak imkân dairesindedir. Kamu kurumunda çalışan birinin şube müdürü, daire başkanı veya genel müdür olmak genel olarak limitleridir. Siyasete giren biri için milletvekili olmak genel olarak beklentilerinin son noktasıdır. Siyasete daha üst seviyelerde giren biri için ise bu sınır bakanlıktır. Ticaret ile uğraşanlar içinse sınır daha muğlaktır, çünkü para kazanmanın genelde sınırı yoktur. Ticaretle uğraşanın hayal sınırı daha iyi arabalar, evler ve ailesinde, çevresinde ilişki içerisinde olduğu kişiler üzerinde daha fazla güç elde etmektir.
İnsanlar bu dünyaya dair üç tür beklentiye girerler:
*1. Kariyer beklentisi*
*2. Mal-mülk beklentisi*
*3. Çocuklarının geleceğine dair beklenti*
Herkesin beklentisi imkanlarının sınırlarına göre değişir ve herkes bu üçüne farklı seviyelerde önem atfeder. Ama hemen hemen herkeste çocuklar en son sıradadır, çünkü insan doğası gereği önce kendini düşünür ve aslında çocukların geleceğine dair beklentide de çoğunlukla kendisi için bir beklenti söz konusudur. Ayrıca genellikle ilk iki beklentinin son sınırına varmış kişiler daha yoğun bir şekilde üçüncüye yönelirler.
Her insan hayatına bir baktığında aslında farkında olarak veya olmayarak, bu üç beklentinin imkân sınırları içerisinde bir yaşam tarzı belirlediğini görecektir. Kariyer beklentilerinin sonuna varmamış kişi hala ona dair hayaller kuracak, elindeki imkânın ona izin verdiği ölçüde kariyerini genişletmenin, makam ve mevkisini artırmanın yollarını arayacaktır. Daha üst bir makam arzulamanın iki sebebi vardır: Güç sahibi olmak ve daha fazla para kazanarak mal-mülk artırmak. Güç sahibi olmak her zaman daha büyük bir motivasyon kaynağı olsa bile, bunun altında yatan nedenlerden biri de yine daha fazla para kazanarak malını, mülkünü yani dünyalık konforunu artırmaktır. Özellikle artık kariyer sınırlarının son seviyelerine gelmiş biri için artık daha çok mal-mülk artırımı ve beklentisi daha büyük önem kazanır. Mal-mülk edinimi için de sınırların sonuna vardığını anlayan kişi için en önemli şey artık çocuklarının geleceği olur. Eğer çocukları doğuştan bazı alanlarda yetenekli ise ve kişi yaratılış gereği çocukları ile ilgilenmeyi seviyorsa, çocukların sahip oldukları yeteneğe göre gelişmesi artık kişinin bu hayata dair sınırlarını genişletmenin tek yolu olarak kalmıştır. Zaten kişi aslında çocuklarının başarısı ile övünerek onlar üzerinden bir tatmin arayışı içerisinde olduğu için çocuklarına yönelir. Eğer çocukları normal düzeyde ise ve göze çarpan yetenekleri yoksa veya artık onlarla ilgilenme zamanı çoktan geçmişse bu kişinin gerçek anlamda dünyalık sınırların sonuna varmış olduğunu söyleyebiliriz.
Artık bu üç faktörün doğal sınırlarına varmış kişinin depresyona ve bunalıma girmesi, hayata dair kötümser düşüncelere sahip olması daha kolay olacaktır. Bu kişi sınırların sonuna varmış olmanın acı gerçeğini unutmak için farklı oyalanma ve unutma yolları deneyecektir. Eğer dışa yönelik bir yapıya sahipse maddi imkânın izin verdiği ölçüde hep kendini gezmelere vuracak, dışarıda arkadaşları ile eğlenme ve oyun zamanlarını daha artıracak, eğer içe dönük biri ise kendini sosyal medyaya, filmlere, internete ve diğer bazı kötü alışkanlıklara vuracaktır. İmkân limitlerinin sonuna yaklaşmış insan için ilk seçenek bulunduğu konumu korumaktır. Bir şirkette artık müdür veya amir olamayacağını, farklı sebeplerden dolayı da olsa kariyer basamağının daha üstüne çıkamayacağını anlayan bir kişi, yaptığı iş dışında başka yetenekleri, ona iş imkânı sağlayacak bir networkü, yeni bir maceraya girişecek gayret ve cesareti yoksa hayatını idame ettirebilmek veya yaşam standartlarını korumak için o işten kalmaktan başka bir çare düşünemeyecek dolayısıyla dünyalık limitinin sonuna varmış olacaktır. Böyle biri için hem iş hem özel hayatı artık sıradanlaşacak ve düz bir çizgiye ulaşacaktır. Bu tür insanlar çalıştıkları işin yoğunluğuna, kazandıkları paranın miktarına göre kendilerine bir eğlence veya oyalanma edinecekler veya içinde bulundukları durumun onlara izin verdiği belirli bağımlılıklara saplanacaklardır.
Aslında bu, önce kendimizin sonra da başkalarının hayatını, eylemlerini anlamlandırmada uygulayabileceğimiz çok kullanışlı bir şablon. Hayata dair en ufak bir beklentisi kalmamış kişilerin, acaba gerçekten mi sınırlarının sonuna vardıklarını yoksa bu durumun sadece onların zihinlerinin onlara oynadığı bir oyun mu olduğunu daha iyi ve net anlayabiliriz bu şablonu kullanarak. Böylece sırf dünyalık imkân sınırlarına vardıkları için bunalıma girmiş veya bir bağımlılığa saplanmış kişilerin halini daha açık tahlil edebiliriz.
_*Son Not:*_ İmkân sınırlarının sonuna gelen ve bu sebepten bir bunalım yaşayan insanlar için farklı kurtuluş ve çıkış yolları bulunmakta veya en azından birçok aktör kendisinin bir bu açmazdan bir çıkış yolu olduğu iddiasını taşımaktadır. Bu aktörler arasında çözüm önerilerinin ve iddialarının makullüğü ve güçlü inandırıcı unsurlara sahip olması hasebiyle din ve maneviyat belki de en fazla göne çarpan kurumdur. Birbirlerinin yerine kullanacak olursak maneviyatın bu konudaki çözüm önerileri dikkate alınmayı hak edecek kadar sofistike ve aynı zamanda pratiktir. İşte bu kanal, bu farklı çözüm önerilerinin gösterilmesi amacıyla kurulmuştur. Kanal tek başına yeterli olmayacaktır. Zaten kanalın böyle bir iddiası da yoktur. Kanalın amacı takipçilerin, içinde karşı karşıya kaldıkları çıkmazlar karşısında maneviyat unsurunu ciddiye alarak ona daha yoğun bir şekilde yönelmelerini sağlamaktır.
❤️
👍
13