Hepimiz bu dünyaya bir rızıkla gönderildik. Kimimiz zengin bir ailede doğduk, kimimiz ise mütevazı bir hayatın içinde kendimize yer bulduk. Ancak şunu unutmamalıyız ki, her birimizin rızkı Allah katında bellidir. Ne fazlasını alabiliriz, ne de eksiğini yaşarız. Çünkü rızık, bize takdir edilmiş bir nasip, bir kaderdir. Dünya hayatı, inişler ve çıkışlarla doludur. Bazen refah içinde yüzerken, bazen de zorluklarla boğuşuruz. Ancak bu durumlar, rızkımızın azalacağı ya da çoğalacağı anlamına gelmez. Çünkü rızık, sadece maddi varlıklarla ölçülemez. Rızık, bize verilen her nimet, her imkân, her nefes alışımızdır. Kimi zaman bir lokma ekmek, kimi zaman bir bardak su, kimi zaman da bir sevgi dolu söz, rızkın ta kendisidir. Allah, her birimiz için bir ömür yazmıştır. Bu ömür içinde başımıza gelecek her şey, O'nun bilgisi dahilindedir. Ne zaman doğacağımız, ne zaman öleceğimiz, ne kadar yaşayacağımız, hepsi Allah'ın takdiridir. Ölüm tarihimiz bile O'nun katında bellidir. Bu bilgi, bize aslında büyük bir teselli verir. Çünkü biliriz ki, başımıza gelen her şey, bir hikmetle gelir. Her zorluk, bir imtihandır; her nimet, bir şükür vesilesidir. Peki, bu bilgi bizi nasıl etkilemeli? Hayatın akışına karşı nasıl bir tavır takınmalıyız? İşte bu sorular, insanın iç dünyasında derin düşüncelere yol açar. Eğer rızkımız belli ise, çabalamak, çalışmak, emek vermek ne anlama gelir? Elbette ki, çalışmak, emek vermek, insanın sorumluluğudur. Ancak unutmamalıyız ki, sonuç Allah'ın elindedir. Biz, üzerimize düşeni yapmalı, gerisini O'na bırakmalıyız. Çünkü O, her şeyin en hayırlısını bilendir. Bu düşünce, bizi hırslardan, stresten, gereksiz kaygılardan uzaklaştırır. Bize sabrı, şükrü ve tevekkülü öğretir. Zenginlik de bir imtihandır, fakirlik de. Önemli olan, hangi durumda olursak olalım, Allah'ın rızasını kazanmak için çabalamaktır. Çünkü asıl rızık, O'nun hoşnutluğudur. Dünya malı geçicidir, ancak Allah'ın rızası ebedidir. Ölüm ise, her canlının tadacağı bir gerçektir. Kimimiz erken, kimimiz geç gideriz bu dünyadan. Ancak önemli olan, ölümün ne zaman geleceği değil, ölüm öncesi nasıl bir hayat yaşadığımızdır. Ölüm, bir son değil, asıl hayata açılan bir kapıdır. Bu yüzden, ölümü hatırlamak, bizi daha bilinçli, daha duyarlı, daha manevi bir hayata yönlendirir. Sonuç olarak, hepimiz bu dünyada bir misafiriz. Rızkımız kadar burada varız. Zenginlik, fakirlik, sağlık, hastalık, hepsi geçicidir. Asıl olan, bu dünyada Allah'ın rızasını kazanmak, O'nun bize verdiği her nimetin kıymetini bilmek ve O'na şükretmektir. Çünkü her şey O'ndan gelir ve her şey O'na döner.