Dr. Batuhan Celik WhatsApp Channel

Dr. Batuhan Celik

1.4K subscribers

About Dr. Batuhan Celik

McGill University Tıp

Similar Channels

Swipe to see more

Posts

Dr. Batuhan Celik
Dr. Batuhan Celik
5/14/2025, 7:35:51 PM

“İnsanoğlu o kadar dünyevileşir ki, mezar kazan bile öleceğine inanmaz…” Ne garip bir yanılgıdır bu… Her gün ölümle burun buruna gelirken, hâlâ sonsuza dek yaşayacakmış gibi planlar kurar. Kefen diken ellerin titrememesi bundandır; çünkü ölüm hep başkasına uğrayacak sanır. Bir mezar kazıcısının kazdığı her çukurda kendi sonunu görememesi gibi… Halbuki her kazma darbesi, ona yaklaşan sonun yankısıdır. İnsanoğlu öyle aldanır ki, dünyayı ebedî zanneder, kalıcı olmayanı sahiplenmeye çalışır, faniliğe kök salmaya kalkar. Gözleri toprakla dolmuş, kalbi altınla örtülmüş, ruhu nefisle perdelenmişken; ölümün sessiz adımlarını duyamaz hale gelir. Herkesin öleceğini bilir ama kendisi hariç… İşte asıl gaflet budur. Bir gün o da kazdığı mezarlardan birine girecek. Belki kazdığı son çukur, kendi bedeniyle dolacak. Ve işte o zaman, geciken hakikatin soğuk yüzüyle tanışacak. Ama ne fayda… Ölümle yüzleşmeyen, hayatı anlayamaz. Ölümün farkında olmayan, yaşamayı da beceremez. Batuhan Çelik

❤️ 😢 👍 💚 😔 🌹 🤲 🥺 🌸 79
Dr. Batuhan Celik
Dr. Batuhan Celik
5/14/2025, 7:09:38 PM

Duanızda beni unutmayın, her şey gönlünüzce olsun🤲

🤲 ❤️ 🌹 💚 🙏 ♥️ 🌸 🌼 78
Dr. Batuhan Celik
Dr. Batuhan Celik
5/21/2025, 4:47:52 PM

Sizlere bir rüyamı anlatmak istiyorum… Bir rüya ki, gözlerin gördüğünü kalp kavramakta zorlanır. Bir rüya ki, insana “Acaba burası ahiret yurdu mu?” dedirtir. Zamanın donduğu, mekânın anlamını yitirdiği, dünyanın tüm suretlerinden sıyrılmış apayrı bir hakikat âlemi… Ama bu öyle bir rüya ki, kelimeler yetmez, tarif edilemez... Gözümle gördüm ama hâlâ inanmakta zorlanıyorum. Kalbimle hissettim, hâlâ titriyor içim. Sanki uyumadım da, başka bir âleme geçtim. Kendimi, ucu bucağı görünmeyen bir buğday tarlasında buldum. Dünya gözüyle asla görmediğimiz, tahayyül bile edemediğimiz Ama nasıl bir tarlaysa, her başağı altın gibi ışıldıyor... Yol var ama topraktan değil; sararmış buğdaydan örülmüş. Her adımda başaklar usulca eğiliyor sanki yol oluyor bana… Fakat tarlada öyle bir hayat vardı ki... Renk renk kelebekler uçuşuyordu çevremde. Dünyada hiç görmediğimiz, adını bilmediğimiz kuşlar vardı. Öyle güzellerdi ki… O kuşlar tarladan rızıklarını alıp uçuyorlardı. Sanki her biri Allah’ın “Rezzâk” isminin canlı birer tecellisiydi. O an anladım; rızık arayanlar için yollar da hazır, rızık da hazır… Sadece tevekkül etmek gerekiyor. Yürüdüm. Ve sonra karşıma öyle bir manzara çıktı ki… Dünya durdu sandım. Her yer yemyeşildi. Ağaçlar vardı, fidanlar, çiçekler… Ama anlatamam sana. Bu dünyada öyle bir yeşil yok. O ağaçlar sanki secdeye durmuş gibi, dallarıyla zikrediyorlardı. Orası huzurun kendisiydi. Sonra beyaz atlar gördüm… Büyük, gösterişli, ama bir o kadar da zariflerdi. Göz göze geldik… Gülümsediler. Kalbime bir ferahlık doldu. Hiçbir kelime etmeden içimi rahmetle doldurdular. Biraz ilerleyince, ayrı ayrı duran iki grup gördüm. Altı kadın, dört erkek… Her birinin yüzü nur gibi parlıyordu. Ellerinde beyaz defterler vardı. O kadar huzurlu ve güzel görünüyorlardı ki, kalbim sızladı. Gülümsediler bana… Ama ne ben adlarını biliyordum, ne onlar konuştu. Sadece bir his geçti içimden: "Tanıdıklarım bunlar…" Ama daha çok bir şey hissettim: "Rab, sevdiklerini sana rüyanla da gösterir…” Sonra bir köye vardım. Ama nasıl bir köy… Evler dünyada gördüğümüz evlere hiç benzemezdi. Her birinin mimarisi başka, rengi başka… Ama her biri cennetten bir parça gibiydi. Sanki Allah, kudretini oraya işlemişti. Yürüdükçe manzara değişiyordu. Her adımda ayrı bir güzellik, ayrı bir renk, ayrı bir ahenk... Bu köylerde yaşayanlar sanki o gördüğüm gruptandı. Mutluluk içindeydiler. Ama gösterişli değillerdi, sade ama mükemmellerdi. Ve birden… Karşıma bir kapı çıktı. Ama ne kapı! Altın rengindeydi. Genişliği görünmüyor, yüksekliği semayı aşıyordu. Üzerinde ayetler vardı. Ama bakmaya bile cesaret edemedim. O kadar azametliydi ki... Ve kapının önünde, savaşlarda can vermiş bebekler vardı. Küçük, masum, gülümseyen çocuklar… Etraflarında yüzü görünmeyen, kanatlı bir varlık vardı. Sanki onları teselli ediyordu, onlara bir şeyler anlatıyordu. Çocuklar gülüyordu… O an içimden sadece şu geçti: “Ya Rabbi… Bu ne güzelliktir ki, şehadeti bile tebessüme çevirmişsin.” Sonra bir ses geldi… Ne bir ağızdan ne bir kulaktan. Sanki kalbime yazılmış gibi… Dedi ki: "Burası kabir âlemidir. Bu gördüğün kapı, Cennet’in kapısıdır. Allah’ın rızasını kazananlar, güzel amel işleyenler, kıyamete kadar bu kapının önünde konaklayacaklar. Kıyamet geldiğinde, mahşer dağıldığında ve defterler dürüldüğünde... İşte onlar bu kapıdan Cennet’e girecekler. Ve içeride sekiz kapı daha vardır. Her biri Cennet’in ayrı bir derecesine açılır. Her topluluk, kendi derecesine yönelir…" Etrafıma tekrar baktım. Uzaklarda başka köyler… Ama bu defa evler yerde değildi, havadaydı. Sanki gökyüzüne asılmışlardı. Her biri bir yıldız gibiydi. Sanki Allah o evleri semaya bağlamıştı, ayet ayet duruyorlardı gökte. Öyle bir güzellik, öyle bir düzen… Gözüm doymadı. Rengârenk canlılar, çiçekler, ışıklar, sesler… Kalbim ağladı. Ağladı ama acıdan değil… Hayretten… Ve o ses tekrar geldi: "Bu gördüğün köylerde Peygamberler gelir. Onlarla görüşeceksiniz. Her gün konuşacaksınız. Bu gibi köyler çoktur. Hepsi Cennet kapısının önündedir. Sen çok insan görmedin, çünkü buraya herkes gelmedi. Biz sana sadece tanıdıklarını gösterdik." İşte o altı kadın ve dört erkek… Onlar benim tanıdıklarımmış. O an, bu rüyanın bir ödül, bir haber, bir hatırlatma olduğunu anladım. Bir şey daha fark ettim… Eğer bu gördüğüm sadece kapının önü ise… İçerisi nasıldır? Allah’ım… Cennetin içi nasıldır? Aklım yetmedi… Kalbim yetmedi… Sustum. Bir an… önüme bir sahne serildi… Sanki kalbimde gizli duran tüm sorular, daha dudaklarımı kıpırdatmadan birer birer cevap buldu… Söz söylenmeden sırlar döküldü önüme… Sonra bir ses işittim, latif ama titretici: "Sen sadece burayı görebildin… Burası kabir âlemi… İyi bir mümin için cennetin yalnızca bir numunesi… Şu kapının ardındaki asıl cenneti göremezsin… Ne göz dayanır ona, ne kalp tahammül eder, ne de hafızan kaldırabilir. Çünkü hâlâ imtihandasın… Hâlâ zayıfsın… Dayanıksızsın… O güzelliğe erişmek için, ruhunun mertebesi yükselmeli… Gözün başka görmeli, aklın başka kavramalı, kalbin başka duymalı… Ama bil ki… Buraya tekrar görme garantin yok… Şimdi uyan! Rüya bitti… Ve sen hâlâ imtihandasın… Allah’ın rızasını kazan…" Birden irkildim… Gözlerim açıldı… Tüylerim diken diken… Kalbim sanki hâlâ o âlemdeydi… Ama dünya çoktan üstüme çökmüştü Sadece şunu hissettim: "İman, bazen bir rüyayla da yeniden dirilir." Ve artık hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Batuhan Çelik

❤️ 🤲 😢 🌹 🌼 🥹 💚 🥰 99
Dr. Batuhan Celik
Dr. Batuhan Celik
5/18/2025, 11:07:58 AM
Post image
❤️ 🤲 💚 ☺️ ❣️ 🌸 🌹 🌼 80
Image
Dr. Batuhan Celik
Dr. Batuhan Celik
5/14/2025, 2:53:31 PM

“En Güzel Müslümanlığı Gazze Yaşadı...” Gazze... İsmi bile yürek sızlatır, adı bile gözleri yaşartır. Çünkü orası, çağımızda İslam'ın en saf, en berrak halini yaşayan son kaleydi. Onlar Kur’an’a doğrudan muhatap olmuş bir halktı. Ne cemaatler vardı aralarında, ne hizipler... Ne birinin eteğine yapışan, ne de hakikatin üstünü örtenler... Onlar sadece Rabb'lerine sarıldılar, sadece vahyin izini sürdüler. Bir zamanlar oraya gitmiş, o mübarek topraklarda bizzat dolaşmıştım. Gördüğüm manzara yüreğime mıh gibi çakıldı. Sokaklar ezanla uyanıyordu. Çocuklar dahi selamı bir ibadet gibi taşıyordu dillerinde. Yaşlısı, genci, kadını, erkeği… hepsi Kur’an okuyor, onunla yaşıyor, onunla nefes alıyordu. Kur’an onlar için bir kitap değil, hayatın ta kendisiydi. Onların İslam’ı; senceyle, benceyle, mezheple, alışkanlıkla yoğrulmuş bir din değildi. Onların İslam’ı; doğrudan Resûlullah’ın (s.a.v) getirdiği, sahabenin yaşadığı o ilk saf haliydi. Ve Gazze… İşte bu yüzden hedef oldu. Çünkü saf olan rahatsız eder, hak olan korkutur. Onlar bölünmediği için, bir olmadıkları gibi "tek" oldukları için, topyekûn şehit oldular. Çünkü Allah, saf kalanı kendine alır. Gazze’nin çocukları... Henüz dizlerinin kanı kurumamışken, Kur’an’ın anlamını çözmüşlerdi. Onlar sadece ezberlemiyor, onu yaşıyorlardı. Bir çocuğun gözlerinden, bir annenin duasından, bir babanın mücadelesinden Kur’an dökülüyordu adeta. Gazze, diriliğin adıdır. Gazze, ümmetin utancı ve onurudur. Peygamber Efendimiz (s.a.v), 1400 yıl önce ümmetin başına gelecekleri anlattığında; “Ümmetim grup grup parçalanacak… Her biri kendi doğrusu için savaşacak…” buyurduğunda, bir toplumu istisna tuttu. En'am Suresi’nin 159. ayeti indiğinde, Resûlullah acilen Mescid-i Nebevî’ye topladı ashabı. Ayeti tekrar tekrar okudu, anlattı, ağladı… Ve dedi ki: “Ümmetimin en salihleri Filistin bölgesinde olacak. Onlar bu fırtınalardan etkilenmeyecek. Onlar ümmetin son direnişi olacak...” Evet... Gazze bir haritadan ibaret değildir. Gazze, ilahi bir semboldür. Hakikatin hâlâ soluduğu, Kur’an’ın hâlâ yaşandığı yerdir. Ve biz… Onlara bakarak neyi kaybettiğimizi hatırlamalıyız. Onların kanıyla sulanan bu dava, bize dinin en sahih halini yeniden hatırlatmalı. Çünkü Gazze, sadece bir coğrafya değil… Gazze, İslam’ın yaşayan son vicdanıdır. Batuhan Çelik

😢 ❤️ 👍 😔 🌸 🌹 💚 🥺 77
Dr. Batuhan Celik
Dr. Batuhan Celik
5/19/2025, 6:10:22 PM

Sonra… bazen her şeyden elimi eteğimi çekmek geliyor içimden. Sanki ruhum, bu dünyanın gürültüsünden yorulmuş da biraz sessizlik, biraz yalnızlık arıyor gibi. Kalabalıkların ortasında kayboluyorum. Sesler çok, ama anlayan yok. Herkes bir şey söylüyor, ama kimse yüreğimi duymuyor. Yüzler gülüyor ama içler paramparça… Ve ben o parçaları toplamaktan yoruldum. Yoruldum, çünkü her bir parça kendi acısını taşırken, bana düşen yalnızca sabretmek oluyor. Bazen diyorum ki; keşke şu an her şeyden uzak bir dağın yamacında, rüzgarın alnımı okşadığı bir yerde olsam. Ne kimseyi tanısam, ne biri beni tanısa. Ne hesaplar, ne beklentiler, ne de mecburiyetler peşimden gelse… Yalnızca ben, Rabbim ve sessizlik… Ama biliyorum ki, kaçmak değil çare. Kaçmak kolay… Asıl marifet kalabalığın içinde Allah’la baş başa kalabilmekte. Ve işte tam bu noktada başlıyor tevekkül… Teslim olmak değil bu; bilakis elinden geleni yapıp, sonrasında her şeyin O’nun dilediği gibi şekilleneceğini bilmektir tevekkül. Çünkü bazen biz temizlenemiyoruz diye düşünüyoruz ya hani… Aslında sabırla bekleyince, Rabbimiz kendi rahmetiyle temizliyor üzerimize sinen kirleri. Biz sadece vazgeçmeden, kırılmadan, O'na sığınarak yürümeliyiz. Evet, bazen içim ağlıyor… Gözyaşları içime akıyor, kimse bilmiyor. Ama Allah biliyor. O öyle bir biliyor ki; içimizin fırtınasını, kelimesiz dualarımızı, gecenin en karanlık anında dökülen bir damla gözyaşını bile kayda geçiriyor. Ve bu yetiyor… Bilinmek, görülmek ve sevilmek… O’ndan daha güzel bilen, gören ve seven var mı ki? İşte bu yüzden artık şikâyet etmiyorum yalnızlıktan. Çünkü anladım ki; bazen yalnızlık, Rabbimizin bizi kendisine çağırdığı en sessiz davettir. Kalabalıktan arınmış bir kalple secdeye varmak… En derin huzur orada başlıyor. Ve bu yolda ne kadar kirlenmiş olursak olalım, rahmet bizi hep temizliyor. Çünkü O, kulunun tövbesine her an kapısını açık tutan, affı sınırsız, merhameti sonsuz olan Rabbimizdir… Batuhan Çelik

❤️ 😢 🤲 🌹 💚 😔 🌸 🙏 ☺️ 101
Dr. Batuhan Celik
Dr. Batuhan Celik
5/23/2025, 6:37:26 PM

Kırmayın insanları… Bazı kalpler vardır; bir kez incinince, bir daha aynı saflıkla çarpmaz hayata karşı. İçine bir sızı düşer insanın… bir boşluk… adı konulmaz bir yorgunluk… Ve zamanla anlar ki: En ağır yük, gönle çöken kırgınlıktır. Kimse duymadan taşır o yükü. Ne ağlar ne sızlar… Ama susar, susar, sonra da içten içe çekilir hayattan. Bir dağın eteğini, bir ıssız ormanı, bir dalga sesini ister artık yanında. Kalabalıklar içinde yalnız kalmaktansa, gerçek yalnızlığa razı olur insan… Kırmayın… çünkü bazıları gerçekten çok naziktir bu dünyaya. Söylenmeyen sözlerle, görülmeyen gözyaşlarıyla yaşar içlerini. Merhametle bakan gözleri vardır; ama bir kere kırıldı mı, o bakış artık içine döner. Yine de sabreder, yine de bekler… Çünkü bilir: Her şeyin bir vakti, her yaranın bir ilacı, her imtihanın bir hikmeti vardır. Ve tevekkül eder... Çekildiği sessizliğinde Rabbine sığınır. "Kimse anlamasa da, Allah bilir" der. “Her şey O’nun takdiriyle, her yalnızlık O’nunla doludur.” İnsanlardan kaçarken, Allah’a yaklaşır; dertlerini insanlara değil, yalnızca Yaratan’a anlatır. Gönlündeki fırtınaları, dualarında dindirir. Belki bir kul affetmez ama Rahman affeder… Belki insanlar vefasız olur ama Allah asla unutmaz… O yüzden kırmayın kimseyi… Bazıları dışarıdan güçlü görünse de, içi yalnızca sabırla ayakta durur. Bazıları gülümser ama o gülümsemenin arkasında dağ gibi suskunluklar gizlidir. Bazıları tevekküle sarılmıştır; çünkü başka hiçbir yerde sığınacak liman bulamamıştır. Ve unutmayın… Kalbi kırılmış, ruhu yorulmuş bir kulun duası arş-ı âlâ’ya ulaşır. İşte bu yüzden, ne olur… Kırmayın insanları, hele ki Rabbine sığınanları hiç kırmayın… Batuhan Çelik

❤️ 😢 💚 👍 😔 🤲 🌹 🌼 🥹 95
Dr. Batuhan Celik
Dr. Batuhan Celik
5/21/2025, 6:25:39 PM

Ve her şey, dönerken kendi yörüngesine… İnsan da döner aslına. Suretler dökülür bir bir, cilalanmış sahte gülümsemelerin ardındaki çirkinlik gün gibi ortaya serilir. Sevgi gibi nefret de yer bulamaz sonsuza dek bir kalpte. Maskeler çatlar, roller biter, perde kapanır ve sahnede sadece hakikat kalır geriye. Kim neyi gizlediyse, kim neyi saklamaya çalıştıysa… Zaman dediğin dürüst bir hakem gibi hepsini açığa çıkarır. Bir söz, bir bakış, bir sessizlik bile şahididir insanın içindeki niyetin. Ve sakın zannetme ki haksızlıklar sahipsiz, zulümler karşılıksız kalır. Bir tek mazlumun gözyaşı bile, geceyle birlikte semaya yükselirken, orada meleklerin defterine işlenir titizlikle. Her ah, bir iz bırakır boyunda; her günah, bir mühür gibi yapışır kalbe. Unutma… Bu dünya bir imtihansa, öbür dünya onun hesabıdır. Nice güçlü sandıkların diz çöküşünü, nice zalimlerin suskunluğunu seyredecek gözlerin. Çünkü adalet bazen gecikir, ama asla gelmekten vazgeçmez. Ve unutma… Mazlumun yanında kimse yoksa bile, onun adını fısıldayan, gözyaşını tartan, kalbindeki kırığı bilen bir Rabbi var. O ki dilerse bir bakışla yakar koca dağları, bir kelimeyle indirir kralları. O yüzden suskun kalma haksızlık karşısında. Zira yarın, bugün susan dillerin de hesaba çekileceği bir mahşer var. Ve orada yalnızca hak konuşacak, yalnızca hak galip gelecek. İşte o gün, herkes özüne dönecek. Kim neydiyse, kim ne olduysa… Aslı neyse, onunla yargılanacak. Çünkü Allah, adaletin ta kendisidir. Batuhan Çelik

❤️ 🤲 👍 🌹 🌼 💐 💚 😔 66
Dr. Batuhan Celik
Dr. Batuhan Celik
5/14/2025, 6:26:38 PM

Bir gün gelecek… Ellerin titreyip kalemi tutamaz olacak. Gözlerin dünyaya baksa da içini göremez olacak. Ayakların, seni taşıyamayacak kadar yorgun hissedecek kendini. Bir zamanlar hızla koşan adımlar, şimdi yavaş ve ürkekçe ilerleyecek. Ve o gün anlayacaksın ki: Zaman seni ileriye değil, aslında geriye taşıyor. Rabbimiz buyuruyor: "Kime uzun ömür verirsek, onun yaratılışını tersine çeviririz. Hâlâ akıl etmiyorlar mı?" (Yâsîn, 68) Ne derin bir ayet bu... Ne ince bir sarsıntı verir insana. Yaşamak, sadece yaş almak değilmiş meğer; Her yıl biraz daha dönmekmiş başladığın yere. Bir ömür, aslında tersine işleyen bir yolculukmuş. Bir zamanlar sen başkalarına bakan gözlerdin, Ama bir gün o gözlere sen muhtaç olacaksın. Bir zamanlar senin kaldırdığın bedenler vardı, Ama bir gün senin bedenini kaldıracak elleri bekleyeceksin. Bir zamanlar senin susturduğun çocuklar vardı, Ama bir gün kelimeleri bulamayacak, susmak zorunda kalacaksın. İşte insan… Doğumdan ihtiyarlığa bir daire çizer. Ve her şey, Yaratıcı’nın kudretine işaret eder. O kudret ki; seni yaratır, büyütür, yüceltir… sonra da adım adım geri çeker. Ve sana sorar: “Aklını kullanmıyor musun?” Ey insan! Gençliğine aldanma, sağlığına güvenme. Hiçbir şey baki değildir bu dünyada. Çünkü zaman, bir lütuf olduğu kadar, bir sınavdır da. Her gün; ömründen bir yaprak koparır. Her sene; seni biraz daha faniliğe yaklaştırır. Yaşlanmak… sadece bedenin zayıflaması değildir. Yaşlanmak, kalbinle Allah’a yaklaşmaktır. Gençlikte kaçırdığın namazları, duaları, secdeleri; İhtiyarlıkta gözyaşlarıyla tamamlamaktır. O yüzden yaşlanmak, aslında eksilmek değil; Eksiklerini fark edip tamamlanmaktır. Ve bil ki… Tersine çevrilen her hal, Seni asli yaratılışına döndürmek içindir. Topraktan gelen beden, toprağa yaklaşırken; Ruhun, göklere yeniden dönmeye hazırlanır. İşte bu yüzden… Her kırışıklık bir ayettir, Her titreyen el bir işarettir, Her unutkanlık bir ikazdır: “Hazır mısın, yaklaşan buluşmaya?” Batuhan çelik

❤️ 😢 🤲 🌹 🌸 😂 😔 😞 😟 🙏 64
Video
Dr. Batuhan Celik
Dr. Batuhan Celik
5/14/2025, 10:53:50 AM
❤️ 😢 🤲 🌸 🌹 🌼 😔 50
Video
Link copied to clipboard!