
EBU ZERKA HOCA'DAN İLMİ FAİDELER
May 15, 2025 at 03:29 PM
“HADİS SAHİH İSE BENİM MEZHEBİM İŞTE ODUR”
Bir grup kimsenin, imamlardan tevatüren nakledilen; “Hadis sahih ise benim mezhebim işte odur” vb. tarzdaki sözlerini öne sürüp;
“Bakın! İmamlar da taklitten sakındırmıştır, avam dahi olsa sahih hadis olduğunda kendi başına alıp amel etmesi gerekir, imamlar bu sözleriyle taklitten sakındırmışlardır” gibi sözleri sıkça sarfettiklerini görürsünüz.
Bu kimseler böylece, taklidin caiz olmadığı şeklindeki şaz görüşlerini imamlara dayandırdıklarını zannetmektedirler.
Bu kimselerin neden bu şekilde yanıldıklarını anlamak hiç de zor değildir. Zira bu imamların kitaplarını, görüşlerini vs. okumayan bu kimseler, tabi ki de imamların sözlerini hakkıyla fıkıh ederek anlayamayacaklardır. Sadece ayda yılda bir, kendi şaz görüşlerini desteklediğini zannettikleri bir iki cümle bulduklarında işin aslı astarını hiç araştırmadan ne bulsak kardır mantığıyla öne süreceklerdir.
Usulde mukarrar kılındığı üzere; imamların mutlak sözlerini mukayyed sözlerine, umum sözlerini husus sözlerine, mücmel sözlerini mufassal sözlerine vs. hamletmek gerekir. Yine bu imamların sözlerini siyakından koparmadan, sözlerinin içerisinde kullanmış oldukları lafızların delalet ettiği anlamlara özen göstererek dikkat etmek gerekir ki sözleri hakkıyla anlaşılmış olsun. Bir diğer ifadeyle; sözlerinin arasını cem etme metodunu işleve sokmak gerekir. Aksi takdirde imamın sözleri, ya eksik ya da tamamen yanlış anlaşılacaktır.
Yine bir diğer husus da; İmamların sözlerinin ne anlama geldiğini en iyi, asıl itibariyle o imamın mezhebindeki muhakkik âlimler bilirler. Bu âlimler, imamlarının söz ve görüşlerine çok geniş bir şekilde hâkim oldukları için imamlarının sözlerinden ne kastettiklerini bizlere beyan ederler.
Bu bağlamdan hareketle derim ki;
İmamların; “Hadis sahih ise benim mezhebim işte odur” tarzındaki sözleri kesinlikle avam için söylenmiş sözler değil, ehil olan ve usul okumuş olan kimseler için söylenmiş sözlerdir. Bunun böyle olduğu, imamların bizzat ashabı içinde ittifak edilmiş bir husustur.
Bu hususta; İmam Şafii’nin “Hadis sahih ise benim mezhebim işte odur” sözü hakkında Şafii âlimlerinden imam Nevevî şöyle der:
“Şafii’nin bu sözü, sahih bir hadis gören herkesin: İşte bu Şafii’nin mezhebidir, deyip o hadisin zahiriyle amel etmesi anlamına gelmez. Aksine bu durum sadece mezhepte ictihad etme rütbesine ulaşanlar hakkında geçerlidir”.
Görüldüğü üzere Şafii mezhebinin en büyük imamlarından olan imam Nevevî, kendi imamının sözlerini bu şekilde açıklamıştır. İmamının, o sözü ehil olan kimseler için söylediğini ifade etmiştir.
Şimdi biz, kendi mezhebinde ve imamının sözlerinin ne anlama geldiğinde muhakkik bir kimse olan imam Nevevî’nin sözlerini mi alacağız, yoksa; İmam Şafiî’nin çoğu sözlerinden habersiz olanların sözlerini mi?!!!
Herhâlde, aile içerisindeki aile reisinin kullanmış olduğu kelime ve cümlelerden ne kastettiğini en iyi, aile efradı bilecektir!
Zira aksini iddia etmek usule terstir. Şöyle ki; yukarıda belirttiğim üzere, imamların sözlerinin ne anlama geldiğini en iyi, asıl itibariyle o imamın mezhebindeki muhakkik âlimler bilirler. Bu âlimler, imamlarının söz ve görüşlerine çok geniş bir şekilde hâkim oldukları için imamlarının sözlerinden ne kastettiklerini bizlere beyan ederler.
Aynı şekilde diğer imamların da aynı tarzdaki sözleri hakkında kendi ashabının açıklamaları bu yöndedir. Uzatmamak adına diğer nakilleri es geçiyorum…
Meseleyi biraz daha tafsilli bir şekilde ve kısmen münakaşasıyla birlikte ele alacak olursak;
İmamların; “Hadis sahih ise benim mezhebim işte odur” sözünü öne sürerek imamların da taklitten sakındırdığını söyleyenlere sorarız;
Sen, imamların bu sözünü mutlağı üzerine mi alıyorsun?
Şayet “Evet” derse, deriz ki; mesela hadis sahih olsa ama bununla birlikte nesh olmuş olsa imamın mezhebi yine de o nesh olmuş sahih hadis midir?
Şayet “Hayır” derse –ki mecburen diyecektir-, deriz ki; İyi de, az önce mutlağı üzere/kayıtsız şartsız kabul ettiğini söyledin, şimdi ise; “Nesh olması hariçtir” diyorsun!
Hâlbuki imamın; “Hadis sahih olduğunda benim mezhebim odur” sözü içerisinde nesh olup olmadığı şeklinde bir ayırım yer almıyor ki!!!
Eğer derse ki; “Hayır, imamın o sözünü kayıtlı haliyle alıyorum ve nesh olan sahih hadisleri dışında tutuyorum”.
Derim ki; imamın o sözü içerisinde “nesh olmuş olan hadisler” hariç tutulmuyor ki! Eğer imamın o sözüne sadıksan kayıtsız şartsız alman gerekir!! Aksi takdirde delil getirmen hatadır.
Derse ki; “Ben, imamın diğer sözlerinde nesh olanları hariç tuttuğunu görüyorum”.
Derim ki; Öyleyse, sana göre de imamın “Hadis sahih olduğunda benim mezhebim odur” sözü tek başına senin savunduğun şey hakkında delil değildir. Çünkü sende itiraf ediyorsun ki; İmamın bu sözünü tek başına almak problem oluşturmaktadır! Öyleyse bir daha imamın bu sözünü diğer sözleriyle birlikte almadan delil getirme. Aksi takdirde senin de kabul etmediğin bir şeyi kendi lehine delil getirmiş olursun.
Şimdi imamın bizzat kendi sözlerine bakalım… Nasıl olsa diğer sözlerine de bakılmasının şart olduğunda anlaştık!
İmam Şafii rahimehullah şöyle der:
“Allah azze ve celle’nin dini hakkında şu kişinin dışında hiç kimsenin fetva vermesi helal değildir. Allah Teâlâ’nın kitabını, nâsihini ve mensûhunu, muhkem ve müteşabihini, tevilini ve nüzulünü, mekkî ve medenîsini, onunla ne kastedildiğini ve hangi konu hakkında indirilmiş olduğunu bilen, daha sonra; Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in hadisleri ve sünnetteki nasih ve mensuh hakkında tam bir bilgiye sahip olan ve Kur’ân’la ilgili olarak bildiği hususların aynını hadis alanında da bilen kimsedir… ”
Görüldüğü gibi imam Şafii; “Hadis sahih olduğunda benim mezhebim odur” sözünü avam olsun olmasın herkes için değil ehil olan kimseler için söylemektedir. Nasihi ve mensuhu, muhkemi ve müteşabihi, tevili ve tenzili ve, ve, ve bilmesini şart koşmaktadır.
Aynı şekilde yukarıda belirttiğim üzere imam Nevevî gibi Şafii fakihler de imamlarının sözlerini bu şekilde açıklamışlardır.
Dolayısıyla imamların; “Hadis sahih ise benim mezhebim işte odur” şeklindeki sözlerinin taklitten sakındırmakla hiçbir alakası yoktur. Aksine; yukarıda naklettiğim şartları öne sürmeleri, bu imamların avam için taklidin vacip olduğunu gördüklerine delildir.
Zira bu husus sahabelerin de menhecinde mukarar kılınmış bir olgudur. Sahabe, ehli olmayanların, usulden habersiz olanların fetva ve ders vermelerini yasaklarlardı. Sabit olduğu üzere;
Bir gün Ali radıyallâhu anh Kûfe’de bir mescide girer ve o sıra bir adamın insanlara vaaz etmekte olduğunu görür. Vaaz eden o kişinin yanına birini göndererek “nasih ve mensuhu biliyor musun” diye sorar. Adam da; “hayır bilmiyorum” cevabını verince Ali radıyallâhu anh der ki; Bizim mescidimizden çık ve burada kimseye vaaz verme, hem kendin helak oldun hem de başkalarını helak ettin…
Benzeri ifadeler Huzeyfe radıyallâhu anh gibi başka sahabelerden de ve birçok tabiinden de sabit olmuştur.
Hiç kimse imamların sözü geçen ifadelerinden taklitten sakındırdıklarını anlamamış, aksine; mezheplerin muhakkiklerinden birçok kimse, avam için taklidin vacip olduğuna dair icmâ olduğunu zikretmişlerdir.
Bu ümmetin en büyük fakih ve muhaddisleri arasında yer alan, imamlığında icmâ edilmiş ve İbn Teymiyye’nin de ilmine hayran olduğu İbn Abdil Berr, yine İbn Teymiyye’nin “Şam’a Evzâî’den sonra kendisinden daha büyük bir fakih girmemiştir” dediği ve Hanbeli mezhebinin en büyük fakihlerinden biri olan İbn Kudâme, büyük usulcüler; imam Gazâlî, Ebu’l-Velî el-Bâcî, el-Esfehânî gibi âlimler avam için taklidin vacip olduğuna dair icmayı zikreden alimlerin sadece küçük bir kısmıdır.
Umulur ki bu kimseler söz konusu şaz görüşlerine hiç alakası olmayan, hatta tam tersine; görüşlerine muhalif olan imamların o sözlerini karıştırmaktan haya ederler!
Allah’tan muvaffakiyet dilerim…
EBU ZERKA
❤️
👍
4