
Dr. Mehmet Sürmeli
June 11, 2025 at 07:05 AM
BU KADAR DÜNYALIĞIN İÇİNDE CİHAD KİMİN AKLINA GELİR HOCAM...
Cihad mefhumu, aşağılık duygusuna kapılan ve düşünce kirliliği yaşayan kimselerden çektiğini kimselerden çekmedi. Kâfirler, Müslümanlara yeryüzünde basacakları bir avuç toprağı dahî layık görmedikleri için, onlara varlık alanı sağlayan bu ulvi ibadete karşı savaş açtılar. “Dinin kanseri cihadtır.” diyebilen gâvura karşı İslâm toplumlarından hiç ses çıkmadı. “Cihad ayetleri Kur’an’dan çıkarılmalı” diyen Fransız siyaset adamlarının söyledikleri de yanlarına kâr kaldı. Peygamberlerine ve kutsallarına sövdürmeyi alışkanlık hâline getiren insanlardan nasıl ses çıksın? Medreselisi ve akademisyeni ekranlarda sadece özür beyan eden sefil konuşmalar yaptılar. Zalimlere yaranmak için nasları çarpıttılar veya gizlediler. Bu davranışlarıyla daha büyük hakaretlere kapılar araladılar. Çünkü batılıların her hakareti yapacakları bir başka hakaretin nabız yoklamasıdır. Müslüman toplumlarda dinin kurumsal anlamda sahibinin olmaması küfür ehline yeni saldırı alanları açmaktadır. Müslümanlar bu hakaretler karşısında milli bir meseleye duydukları hassasiyetin binde birini bile göstermediler. Bunun anlamı, Müslümanlar arasında dinin ciddi anlamda bir karşılığının olmaması mı acaba? Ya da baskı dönemlerindeki ezikliğin vermiş olduğu korku ve dini olandan ar duyma(!) algısının baskın olması mı? Bu sorular cevaplanmadan alnı açık ve başı dik bir toplum yetiştirmek zor gözükmektedir.
Kâfirlerin oluşturduğu kamuoyu baskısından etkilenenler, hâkimiyet konusunda çokça durmalarına rağmen kendi camilerinden ve eğitimlerinden cihadı çıkardılar. Merak ettiğim ise yarın aynı güruh, Müslümanların varlık alanlarını korumadaki etkinliğinden dolayı namaza, hacca, oruca ve diğer ibadetlere saldıracak olurlarsa, Müslümanların bunlara karşı alacakları tavırlardır. Şimdiden bazı şeyleri kestirmekle beraber, tarihsellik adına nasları belirli bir zamânâ mumyalamak, hermenötik adına da sosyal hayatı Allah adına yorumlayarak hayatın genişlik alanlarını moderniteye teslim etmek, cihadın başına gelenleri diğerlerinin de başına getirmek, dini tahrif etmek değil midir? Kâfirlerin açık saldırılarına karşı duramayıp kavramlarının arkasına sığınarak ayetleri tahrif etmek ve dini, ideolojilerin hizmetinde, gölgsinde yorumlamak bilimsellik adına gizli din düşmanlığı yapmaktan başka bir şey değildir.
Cihad farz bir ibadettir. Farz oluşunu kimse inkâr edemez. İnkâr eden mutlak kâfir olur. Bunları birilerini tekfir adına ifade etmiyoruz. Binlerce ana kaynakta verilmiş bir hükmü bir defa daha yinelemek istiyoruz. Söylediklerimiz, malumun ilanıdır. Unutulmamalı ki imanın muhafazası cihada bağlıdır. Cihadı yok ederseniz ne din kalır ne de iman. Din ve imanla varlık alanı bulan devlet de kalmaz. Bu bağlamda bilmeliyiz ki dine düşman olanlar veya dinin alanını sınırlamak isteyenler aynı zamanda devletin de düşmanlarıdırlar. Allah, hayatın bizzat kendisinin iman ve cihad olduğuna şu ve benzeri ayetlerle açıklık getirmiştir: “إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ آمَنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ ثُمَّ لَمْ يَرْتَابُوا وَجَاهَدُوا بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنفُسِهِمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ أُوْلَئِكَ هُمُ الصَّادِقُون” “(Şunu bil ki, gerçek) mü’minler, yalnızca, Allah'a ve Elçisi'ne iman edenler ve (bu konuda) bütün şüphelerden uzak duranlardır ve Allah yolunda malları ve canları ile cihad edenlerdir; işte onlardır sözlerinde duranlar/sadık-lar.” [1]
Yüce Allah, imanla cihad arsında bir ilgi kurmuş ve imanın gerçekliğini insan hayatında bu ibadetin almış olduğu yoğunluğa bağlamıştır. Hz. Peygamber de cihad ibadetine hadislerinde çokça yer vermiştir. Resulullah, cihadı açıklığa kavuştururken kişiyi, ortamı, karşı tarafları, yapılması gerekenin işin biçimlerini, Müslümanların keyfiyet ve kemiyetini, plân ve programlarını, İslâm’ın maslahatlarını, dinin istikbalini, mü’minlerin hazırlık durumlarını, insanların canlarını, ailelerini, siyasal ortamı ve insanlara verilmek istenenleri göz önünde bulundurarak yapılacak cihad türüyle alakalı bir karara varmıştır. Bugün ise Hz. Peygamber’e niyabet eden nebevî ülemanın cihadın farziyet türü ile ilgili görüşlerini Müslümanlara yer ve konumlarına göre bildirmeleri bir görevdir. Cihadın fıkhını ancak onlar hakıyla yapabilirler. Dolayısıyla görev de onların üzerinedir.
[1] Hucurat 49/15
MEHMET SÜRMELİ
❤️
❤
🌷
🙏
5