● İLİM MİHRÂBI
● İLİM MİHRÂBI
June 2, 2025 at 10:57 PM
*KUR'AN ve SÜNNET'E SARILMAK* Ey kardeşim! Kitap ve Sünnet'e yapışmaya ve sımsıkı sarılmaya dikkat et. Çünkü bu ikisi Allah'ın doğru dini ve dosdoğru yoludur. Kim ki onlara tutunursa selâmete erer, kâr eder, doğru yolu bulur ve korunur. Kim ki onlardan saparsa yoldan çıkar, pişman olur, helâk olur ve beli kırılır. Bu ikisini kendine hâkim ve idareci kıl. Allah ve Rasûlü'nün tavsiyesine uyarak her işinde onlara müracaat et. *Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:* يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَط۪يعُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُوا الرَّسُولَ وَاُو۬لِي الْاَمْرِ مِنْكُمْۚ فَاِنْ تَنَازَعْتُمْ ف۪ي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ اِلَى اللّٰهِ وَالرَّسُولِ اِنْ كُنْتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِۜ ذٰلِكَ خَيْرٌ وَاَحْسَنُ تَأْو۪يلًا۟ _"Ey imân edenler! Allah Teâlâ'ya itaat ediniz ve Peygamber'e de ve sizden olan emir sahiplerine de itaatte bulununuz. Sonra birşey hakkında ihtilâfa düşerseniz, eğer siz Allah Teâlâ'ya ve ahiret gününe inanır kimseler iseniz onu Allah Teâlâ'ya ve Peygamberine arzediniz. O hem bir hayırdır, ve hem de netice itibariyle daha güzeldir."_ [Nisâ Sûresi 4/59] Âyetteki: "Alah'a ve resûle götürün" sözü, "Kur'an ve Sünnet'e götürün" anlamındadır. *Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur:* "Size öyle bir şey tavsiye ediyorum ki, eğer onlara sımsıkı yapışırsanız hiçbir zaman sapkınlığa düşmezsiniz. Bunlar Allah'ın kitabı ile benim sünnetimdir." [Beyhakî, es-Sünenü'l-kübra, 15/9] Eğer hiçbir inişi, hiçbir yokuşu olmayan dümdüz ve apaydınlık bir yola girerek hidayet üzere olmak istiyorsan, bütün niyetlerini, bütün ahlâkını, bütün amellerini ve sözlerini Kur'an ve Sünnet'e arzet. Bunlardan Kur'an ve Sünnet'e uygun olanları al, ters düşenleri terket. Daima ihtiyatla amel et, en güzele tâbi ol, dinde bid'at yapma ve müminlerin yolundan başka bir yola tâbi olma ki yoksa dünyanı da, ahiretini de kaybedersin. İşte bu, apaçık hüsranın tâ kendisidir. Dinde sonradan meydana gelmiş bid'atlardan ve karışık görüşlerden sakın. *Nitekim Resûlullah (sallalahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur:* "(Dinde) sonradan ortaya çıkan her şey bid'attır; her bid'at ise sapıklıktır." [Ebû Dâvûd, Sünen, 6; İbn Mâce, Mukaddime, 7] "Kim bizim şu işimizde (dinimizde) olmayan yeni bir şey uydurursa, o reddedilir." [Buhârî, Sulh, 5; Müslim, Akdiye, 8] *Bid'at üç kısımdır:* *Birincisi:* Bid'at-ı hasene: Hidayete vesile olan müçtehid imamların en doğrusu, en faydalısı ve en güzeli oIması bakımından Kur'an ve Sünnet'e uygun gördükleridir. Hz. Ebû Bekir'in Kur'an'ı bir mushafta toplaması Hz. Ömer'in kayıt için divan kurması ve teravih namazını cemaatle kılması, Hz. Osman'ın mushafı tertibe sokması ve cuma günü ilk ezanı okutması, Hz. Ali'nin isyancılarla savaşma hükümleri buna örnek olarak verilebilir. Allah hepsinden razı olsun. *İkincisi:* Sadece zühd, takva ve kanaat yoluna göre kötülenmiş bid'attır. Buna da mübah olan giyecekler, yiyecekler ve meskenlerde ihtiyaçtan fazlasını kullanmak örnek olarak verilebilir. *Üçüncüsü:* Mutlak olarak kötülenmiş bid'attr. Bu bid'at, Kitap ve Sünnet'in kesin hükümlerine ters düşen veya ümmetin ittifak ettiği konuların dışına çıkan bid'attir. Şüphesiz bu çeşit bid'at, bid'atçılar için usul kısmında çok, füru kısmında ise az vuku bulmuştur. Kim ki Kur'an ve Sünnet'e sımsıkı sarılmadığı ve Resûlullah'a (salllahu aleyhi vesellem) tâbi olmakta bütün gücünü sarfetmediği halde, Allah Teâlâ katında makam sahibi olduğunu iddia ederse, o kişi havada uçsa, suyun üzerinde yürüse, uzun mesafeler ona kısalsa ve çesitli olağanüstü şeyler gösterse bile ona iltifat etme ve yönelme. Çünkü böyle şeyler şeytanlar, sihirbazlar, kâhinler, falcılar, müneccimler ve diğer sapıklar için de gerçekleşmektedir. Bu gibi şeyler bir kimsede görüldüğünde bunun istidraç ve aldatma olmaktan çıkıp keramet ve Allah'ın yardımı sayılabilmesi için o kimsenin istikamet üzere olması gerekir. Bu ve bunun gibi aldanmışlar ancak Allah'a şek ve şüpheyle ibadet eden avam ve ayak takımının kafalarını karıştırırlar. Akıl ve basiret sahipleri ise müminlerin Allah'a yakınlık derecelerinin Resûlullah'a (sallalahu aleyhi vesellem) tâbi olmaya bağlı olduğunu bilirler. Allah Resûlü'ne tâbi olmak ne kadar kâmil olursa, Allah'a yakınlık o derece daha tam ve O'nu tanımak da daha yüce olur. *Bâyezid-i Bistâmî* [kuddise sırruhû] evliya olduğu söylenen bir adamı ziyaret etmek istemişti. Onunla görüşmek için mescitte oturup bekledi. O adam çıkınca boğazından gelen balgamı mescidin duvarına tükürdü. Bâyezid adamla görüşmeden geri döndü ve şöyle dedi: "Şeriat edeplerini muhafaza etmeyi beceremeyen kişi, Allah'ın sırlarına karşı nasıl güvenilir olabilir." *Cüneyd-i Bağdâdî [kuddise sırruhu] şöyle demiştir:* "Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi vesellem) izine uyan yol hariç bütün yollar kapalıdır." *Sehl b. Abdullah [rahmetullahi aleyh) şöyle demiştir:* "Allah'tan başka yardımcı, Resûlullah'tan (sallallahu aleyhi vesellem) başka yol gösterici, takvadan başka azık ve takva üzere olmaya sabretmekten daha güzel bir amel yoktur." Bil ki zâhirinde ve bâtınında karşılaştığı her durumu Kur'an ve Sünnet'e arzetmek her bir kimse için mümkün değildir. Çünkü bu durum ilimde yüksek pâyeye erişmiş olan kişilere mahsustur. Eğer bunda aciz kaldıysan AIlah'ın sana şu âyette emrettiği kişilere müracaat et: فَسْـَٔلُٓوا اَهْلَ الذِّكْرِ اِنْ كُنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَۙ *"Eğer bilmiyorsanız, zikir ehline sorun."* [Nahl 16/43] Âyetteki zikir ehlinden maksat Allah'ı ve O'nun dinini bilen, Allah Teâlâ'nın rızasını kazanmak için ilimleriyle amel eden, dünyada zâhid olan, ticaret ve alışverişin kendilerini Allah'ı anmaktan alıkoymadığı, Allah'a basiret üzere çağıran ve Allah'ın sırlarını kendilerine keşfolunan kimselerdir. Bunlardan birinin yeryüzü üzerindeki varlığı azaldı. Hatta büyüklerden bir topluluk böyle kişilerin mevcut olmadığını iddia etmişlerdi. Gerçekte ise her zaman bu gibi insanlar mevcuttur, ancak havas olan insanların gafleti ve avam olan insanların yüz çevirmesinden dolayı Allah onları gayret ridâsıyla örttü ve onları gizlilik çadırıyla sakladı. Kim ki onları sadakatle ve ciddiyetle ararsa inşallah onlardan birisini bulması zor olmaz. Doğruluk üzerine konulduğu şeyi kesen bir kılıçtır. Yeryüzü Allah'ın dinini hâkim kılacak kimselerden hiçbir zaman boş kalmaz. *Resûlullah (sallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur:* "Ümmetimden bir cemaat, kıyamete kadar hak üzere olmaktan ayrılmaz. Onlara muhalefet edip düşmanlık yapanlar, Allah'ın emri gelene kadar onlara bir zarar veremezler." [Müslim, İmârat, 53] _Onlar yeryüzünün yıldızları, emanetin taşıyıcıları, Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi vesellem) vekilleri, peygamberlerin vârisleridirler. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah'tan hoşnut olmuşlardır. İşte onlar, Allah'ın tarafında olanlardır. İyi bilin ki, kurtuluşa erecekler de sadece Allah'ın tarafında olanlardır._ *Abdullah b. Alevî el-Haddâd* [kuddise sırruhû]
❤️ 4

Comments