
● İLİM MİHRÂBI
June 4, 2025 at 10:50 PM
*Bir gün bütün bu hakikatler, hepsi ortaya çıkacaktır*
Bu dersimizdeki ayetler “infak”tan bahsediyor. Başarılı olmak istiyorsanız Allah (celle celâluhû) için, sevdiklerinizden “infak” ediniz. Rasûlüllâh (sallâllâhu aleyhi ve sellem) buyurdu ki: *“Her kim Allah (celle celâluhû) için şeriat ilimlerini tahsil ederse, Allah (celle celâluhû) onun rızkına kefil olur.”*
Hazreti Ali (kerremallâhu vechehû) buyurdu ki: *“Sen Allah’ın (celle celâluhû) rızkını başkasından bekliyorsun, hem de kendini emniyette sanıyorsun öyle mi?”* Emin olarak sabahladıklarını sanan isyan edenler; ufak bir sallantı ile yerle bir olduklarında kime güveneceklerini kâmil olarak anladılar; fakat iş, işten çoktan geçmişti. Şeriattan yüz çevirenlerin geçimi “dar” olur demiştim. İşte, Türkiye’nin parasının değeri eridi gitti.
Mevcut düzen devam ettiği müddetçe yarın da eriyecektir. Ya Rabbi! Bu güzellikleri bana söylettiğin gibi bu cemaate de kabul ettirecek, tesir ettirecek Sensin! Bizleri rızana muvafık olan kullarından eyle! (Âmin!)
Günümüzde İslâmî ilimleri tahsil etmeyi çok küçük görenler var. Tabirimi mazur görünüz. Şu şeriat düşmanlarının aşikâre İslâm düşmanlıkları yok mu, onları “hayvanlardan da aşağı” (A’râf Sûresi, 179) bir belâya itmiştir. Belki de hafif söyledim.
Âyetimize başlayalım: Mevlâ’mız buyuruyor ki: *“Allah’a ve peygamberine iman edin ve sizi halife kılıp (sarfa yetkili) kıldığı mallardan (Hak yolunda) harcayın. Sizden İman edip (Hak yolunda mal) sarf edenler var ya! Onlar için büyük bir ecir vardır.”* (Hadîd Sûresi, 7)
Mevlâ’mızın bol nimetleri bizim infaktan ayrı kalmamıza sebep olmasın, infak edelim. Bir zuhuratta, âbid bir dostun feryatları geldi. Kabirde mahvoluyorum. Niçin? Bana söylenen, “Sen bizim şeriate niye sahip çıkmadın, infakta bulunmadın?” Mevlâ’m cümlemizi kabir azabından muhafaza buyursun! (Âmin!) “Ölülerinizi sâlihlerin yanına defnedin. Fasıkların yanında azap ve feryatlarından rahatsız olurlar.”
Helâl kazanmak, helâl harcamakla güzellik kazanır. Para eğer hak yolunda kazanılıp harcanmazsa kendimize çok tehlikeli bir düşman yetiştiriyoruz demektir.
Kârûn’u bilirsiniz: Zekât âyeti indi. Onlar dörtte bir zekât veriyorlardı. Musa (aleyhisselâm)a zekâtı vermemek için hileler hazırlamaya başladılar. Bir kadına yüklüce para verdiler, o da Musa (aleyhisselâm) ile zina yaptığını iddia edecek, Kârûn ve etrafındaki kâfirler de Musa (aleyhisselâm)a karşı zafer kazanmış olacaklardı. Kadın Musa (aleyhisselâm) ile zina ettiğini aşikâre yaymaya başladı. Musa (aleyhisselâm) kadını çağırdı: “Benimle zina ettiğini söylüyormuşsun doğra mu?” “Evet, söylüyorum.” “Peki, bunun doğra olduğuna dair Tevrat’a yemin eder misin?” “Evet, ederim.” “O hâlde söyle!” Bunun üzerine kadın, “Yâ Musa senin suçun yok, beni para ile kandırdılar.” dedi. Musa (aleyhisselâm) “Peki bunu seni götüreceğim topluluk önünde de söyler misin?” “Tabii söylerim.” “Haydi öyleyse gidelim.”
Kadın toplum önünde de doğruyu söyledi. Bilâhare Musa (aleyhisselâm): “Bana tâbi olanlar beri gelsin, Kârûn’a tabi olanlar da onun yanına gitsin” dedi. Kârûn’un yanında birkaç kişi kaldı. “Nihayet biz onu, hem de sarayı ile birlikte yere geçiriverdik. Artık Allah’a karşı yardımına gelecek taraftarları da yoktu. Hâsılı o, kendini kurtaranlardan değildi.” (Kasas Sûresi, 81)
“Derken Kârûn (bir gün) ziyneti içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzu edenler, ‘Keşke şu Kârûn’a verilen gibi, bizim de olsa. O, gerçekten büyük bir bahtiyar!’ dediler. Kendilerine ilim verilenler ise, ‘Yazıklar olsun size! İman edip yararlı iş gören için, Allah’ın sevabı daha hayırlıdır. Ona ise ancak sabredenler kavuşturulur.’ dediler.” (Kasâs Sûresi, 79-80)
“Dün onun yerinde olmak isteyenler, ‘Vay! Demek ki Allah, kullarından dilediğine rızkı bol verir ve (yahut) kısarmış! Eğer Allah bize lütfetmeseydi, mutlaka bizi de batırmıştı. Vay! Demek ki gerçekten kâfirler, felah bulmayacaklar!’ demeye başladılar.” (Kasâs Sûresi, 82)
*Bir gün bütün bu hakikatler, hepsi ortaya çıkacaktır.*
Rabbimiz âdeta şöyle buyuruyor: “Benim halifemsiniz. O parayı ben verecektim, sen vereceksin.” Niçin? O para bizim değil, Rabbimizin. Paraları israf etmeyelim. İsrafın doruğuna çıkanlar; talebelerin medreselerdeki sıkıntılarını ve ihtiyaçlarını görmezlikten gelmektedirler. Bunların hesabı zor olacaktır. Mevlâ’m, hesabımızı, kolay olanlardan eylesin! (Âmin!)
İlim tahsilinde bulunan medreselerdeki talebeleri yardımsız bırakmayalım. Yoksa bunun hesabı sorulur bize. Zaten soruluyor da. İşte, aldığınız maaş ihtiyaçlarımızı karşılamıyor. Yani Mevlâ’mız buyurdu ki: “Ben nasıl tasarruf edeceksem siz de öyle tasarruf edin.” Nasıl benim halifemsiniz? Fakir kullarıma acıyın, ihtiyaç sahiplerine ve talebelere yardım edin. O talebeler ki; sizlerin, kardeşiniz, arkadaşınız, çocuklarınızdır. Onlara infâkta acele edin.
*“Sizden İman edip (Hak yolunda mal) sarf edenler (infak edenler) var ya! Onlar için büyük bir ecir vardır.”* (Hadîd Sûresi, 7)
Mü’minlere büyük mükâfatlardan biri olan cennet, infak edenlere farklı bir özellikte olacaktır. Cennet; billur gibi ırmaklar, sıkıntısız, huzurlu hayat, huriler… Cennet, anlatılabilecek gibi değildir. Tahayyül ve tasavvurun çok ötesindedir. Dünya, cennetin çöplüğü bile olmaz. Dünyanın en güzel evlerinde bile helâ vardır. İşte dünya ve işte cennet… Artık kararınızı verin!
*Şeyh Mahmud Efendi* [kuddise sırruhû]
❤️
🌹
💐
💕
🤲
13