El-Mirsad Türkçe
El-Mirsad Türkçe
June 14, 2025 at 12:05 PM
https://almirsadtr.com/tarihin-sayfalarindan-osmanli-devleti-bolum-14/ Tarihin Sayfalarından: Osmanlı Devleti Bölüm 14 Yazar: Haris Ubeyde Yeniçeri Ordusunun Oluşumu: Sultan Orhan yeni ordusunun teşkilatını tamamladığında kendisini büyük bir sevinçle karşılayan Hacı Bektaş'ın karşısına çıktı. O da elini askerlerden birinin başına koyarak şöyle dua etti: "Yüce Allâh onları şereflendirsin, mızraklarını ve kılıçlarını keskinleştirsin ve rızası için girdikleri her savaş meydanında onlara zafer versin." Sonra Orhan'a dönerek, "Bu orduya henüz bir isim verdin mi?" diye sordu. Sultan, "Henüz bir isim düşünmedim." diye cevap verdi. O da "Yeniçeri" (yani Yeni Ordu) olarak bilinsin" dedi. Ordunun sancağı, hilal resmi bulunan kırmızı bir bezdi. İslam'ın, yiğitliğin ve zaferin sembolü olarak tasarlanmıştı. Alaaddin'in Askeri Reformdaki Rolü: Orhan'ın kardeşi, ilmi ve derin Şeriat bilgisi ile dindar bir zühd adamı olan Alaaddin, özellikle Bizanslılarla çatışmalar tırmandıkça ve cihad yükü yoğunlaştıkça, yeni kurulan orduyu güçlendirmede önemli bir rol oynadı. Sultana, iyi bir karakter ve güçlü bağlılık göstermiş genç Türkleri ve İslam'a geçmiş Bizanslıları askere alarak orduyu genişletmesini tavsiye etti. Bu askerler cihad ve İslami disiplin ilkeleri konusunda kapsamlı bir şekilde eğitildi. Sonuç olarak Yeniçeri ordusundaki mücahid sayısı bini aştı. Orhan ve Alaaddin, bu ordunun amacının Bizanslılara karşı seferleri artırmak, İslam'ın yayılmasını kolaylaştırmak, yeni Müslümanları cihad yolunda eğitmek ve onlara İslam kültürüne karşı derin bir takdir ve Allâh davasına hizmet etme şevki aşılamak olduğu konusunda hemfikirdi. İftiralara Cevap: Sultan Orhan'ın hiçbir zaman hristiyan çocukları ailelerinden zorla ayırmadığını ve kimseyi İslam'ı benimsemeye zorlamadığını açıklığa kavuşturmak zorunludur. Carl Brockelmann ve Herbert Gibbons gibi bazı Oryantalist tarihçilerin iddiaları temelsiz ve iftira niteliğindedir. Bu suçlamalar eleştirel bir şekilde incelenmeli ve kesin bir şekilde çürütülmelidir. Akademik dürüstlük ve İslam kardeşliği, Müslüman akademisyenlerin, tarihçilerin, araştırmacıların, eğitimcilerin ve medya temsilcilerinin bu yanlışları ifşa etme sorumluluklarını yerine getirmelerini gerektirir. Oryantalist çevreler tarafından bu tür çarpıtmaların yayılması, ne yazık ki tamamen asılsız olmasına rağmen, incelemeden kabul edilme noktasına kadar varmıştır. Orhan'ın İç ve Dış Politikaları: Sultan Orhan, saltanatı boyunca Bizanslılara karşı tüm askeri seferleri yönetti. Ancak Hicri 736 (1336) yılında, Selçuklu Sultanlığı'nın kalıntıları üzerinde yükselen bir devlet olan Karasi Emirliği'nin hükümdarının ölümü ona bir fırsat sundu. Ölen hükümdarın varisleri arasındaki iç anlaşmazlıkların ardından Orhan, emirliği ilhak etti. Bu stratejik hamle, Osmanlı'nın Anadolu'daki Selçuklu mirasını devralma ve eski toprakları üzerinde otorite kurma arzusuyla uyumluydu. Bu birleşme süreci, Osmanlılar Anadolu'yu tamamen ele geçirene kadar Fatih Sultan Mehmed döneminde bile devam etti. Sultan Orhan, imparatorluğu istikrara kavuşturmak ve güçlendirmek için kapsamlı reformlar üstlendi. Yeni ele geçirilen bölgeleri güçlendirdi, camiler inşa etti, bu bölgelere öğrenim merkezleri kurup nitelikli alimler ve yöneticiler gönderdi. Bu alimler imparatorluk genelinde büyük saygı görüyordu. Her büyük kasabada medreseler ve eğitim kurumları kuruldu ve Arapça, mantık, retorik, hukuk, astronomi, geometri ve fizik ile Kuran, tefsir, hadis ve teoloji dersleri verildi. Vizyoner Bir Sağlamlaştırma Dönemi: Karasi Emirliği'nin ilhakının ardından Orhan bir müddet durmayı tercih etti. 20 yıl boyunca devleti sağlamlaştırmaya, şehirleri örgütlemeye ve orduyu güçlendirmeye odaklandı. Bu dönemde iç barışı sağladı, kapsamlı idari yapılar inşa etti ve kamu altyapısına yatırım yaptı. Politikaları dikkate değer bir öngörü, dindarlık ve stratejik ihtiyat yansıtıyordu. Orhan, sürekli savaşa girmek yerine istikrar ve kalkınmaya öncelik verdi. Yeni edinilen her bölge, askeri, sosyal ve eğitimsel olarak Osmanlı topraklarına tamamen entegre edildi. Bu yaklaşım, Osmanlı Devleti'ni Anadolu'da düzenli yönetim ve uyumlu ilerlemenin bir modeli haline getirdi. Orhan'ın yönetim ve yeniden yapılanma çabaları, o dönemde Müslüman dünyasının kültürel ve medeniyetsel canlanmasına önemli ölçüde katkıda bulundu. İç barış sağlandıktan sonra, Bizans İmparatorluğu içindeki iç çekişmeler nedeniyle yeni bir fırsat ortaya çıktı. İmparator John Kantakuzenus, rakibine karşı bir güç mücadelesinde Orhan'ın yardımını istedi. Orhan, fırsatı değerlendirerek kuvvetlerini Avrupa'ya konuşlandırdı ve böylece Osmanlı etkisini Anadolu'nun ötesine taşıdı. Avrupa'ya Giriş ve Gelibolu'nun Düşüşü: MS 1358'de Gelibolu'yu vuran yıkıcı bir deprem, savunma duvarlarını yıktı ve sakinlerini bölgeden kaçmaya zorladı. Osmanlılar hızla şehre girdi ve şehri işgal etti. Bizans İmparatoru'nun şiddetli protestolarına rağmen Orhan, "İlahi lütuf sayesinde şehrin kapıları bize açıldı" diye yanıt verdi ve Gelibolu, Avrupa'daki ilk kalıcı Osmanlı üssü oldu. Balkanlar'a ilk askeri saldırılar Gelibolu'dan başlatıldı. John V Palaiologos Bizans'ın tek hükümdarı olduğunda, bölgenin çoğunu Konstantinopolis'e tahıl sevkiyatı karşılığında Sultan Orhan'a teslim etti. Orhan da İslam'ı yaymak için çok sayıda Müslüman kabileyi Balkanlar'a gönderdi ve böylece Hristiyan güçlerin ileride Osmanlıları Avrupa topraklarından kovması giderek zorlaştı.

Comments