Orta Doğu’da akan kanın, dinmeyen gözyaşlarının, bitmek bilmeyen savaşların arka planında sadece siyasi ya da ekonomik sebepler yok. Bu karmaşa, üç ayrı inanç temelinde yürütülen kadim bir hesaplaşmanın sahnesidir aslında. Her biri kendi kutsal metnine, kendi "kurtuluş" planına sarılmış üç güç… Şia İran, kendi mezhebi çizgisinde Mehdi inancı etrafında şekillenen yayılmacı idealiyle; Evangelist Amerika, Mesih’in gelişine zemin hazırlamak için “kutsal savaş”a inanarak; Siyonist İsrail ise Arz-ı Mev’ûd hayaliyle Nil'den Fırat'a kadar olan topraklara göz dikmiş durumda. Bu üç akım, dinin kılıfına bürünmüş emperyal hırslarıyla sadece silahları değil, inançları da kirletiyor. Ve her biri, Orta Doğu'yu kendi senaryosunun tiyatrosu yapmaya kararlı. Kanla, gözyaşıyla, sürgünle ve acıyla yazılmış bir oyun bu. Bir milletin değil, tüm bir coğrafyanın kalbi kurutuluyor, mazlumun duası boğazında düğümleniyor. İşte tam bu karanlığın ortasında Türkiye duruyor. Sadece dış düşmanla değil, içteki kirli ellerle de sınanıyor. Bir yandan İngiliz aklı fısıldıyor; derinden, sinsice... Alman zekâsı stratejik çıkarlarının peşinde… Amerikan lojistiği perde arkasında hamle üstüne hamle kurarken, Rusya gölgesiyle baskı kurmaya devam ediyor. Ermeni meselesiyle tarihi acılar kaşınıyor, Yahudi lobileri küresel arenada kirli ittifaklar kuruyor. Şii propagandası zihinleri hedef alırken, Vatikan’ın misyoner hayalleri duvarlarımızın içine sızmaya çalışıyor. Ama en acısı, tüm bunlara karşı savaş verirken içimizdeki bazı gafillerin gafleti, hainlerin ihaneti... Fakat biz bu toprakların çocuklarıyız. Toprağa düşsek de yeşerenlerdeniz. Bin yıllık medeniyetimizin, şehitlerimizin, dualarımızın emanetçileriyiz. İmanımız sarsılmaz, vatan sevgimiz eksilmez. Çünkü biliriz ki biz düşersek, sadece bir millet değil, bütün bir ümmet dilsiz kalır. Zaman sabırla direnme, dirayetle dik durma zamanıdır. Çünkü her zorlukta bir imtihan gizlidir. Her kuşatmada bir diriliş fırsatı saklıdır. Milletimiz nice badirelerden geçti ama hiçbirinde diz çökmedi. Çünkü biz inançla yürüdük, yıkılmadık. Yine yürürüz. Yine geçeriz bu dar yoldan. Birlik oldukça, yüreklerimiz tek bir sancak gibi çırptıkça, göğsümüzü siper ederiz her fırtınaya. Çünkü bizim davamız sadece toprak değil, bizim davamız; izzetiyle yaşamak, şerefiyle ölmek davasıdır. Başka bir konuya yine değinmek istiyorum! kardeşlerim! Bugün ülkemizin üzerine çöken sis perdesini aralayacağım. Din kisvesi altında sinsice örülen bir örümcek ağı var; her tarafımızı sarmış, kök salmış, devletimizin ve milletimizin özüne nüfuz etmiş bir zehirli ağ! Bunlar, kutsal değerlerimizi kalkan yapmış, mümin kisvesine bürünmüş, fakat aslında gizli bir efendi"nin emrinde çalışan ihanet sarmallarıdır. Camilerde vaaz verir gibi görünürler, dini kitaplar yazarlar, televizyonlarda ahkâm keserler, ama kalplerinde taşıdıkları, Siyon’un karanlık planlarıdır! Farkında mısınız? - Neden bazı tarikatlar, cemaatler, birden bire devletin en stratejik noktalarına yerleşiverdi? - Neden din kardeşliği adı altında, milletimizin birliği parçalanıyor? - Neden her krizde, her kaosta, birileri sinsice güçleniyor? Bu bir tesadüf değil, planlı bir operasyondur! Tarih boyunca aynı oyun sahnelendi: Din maskesi, ihanetin en etkili kılıfıdır. Haçlı Seferleri’nde de böyleydi, İslam coğrafyasını bölmek için kurulan Vahhabi hareketinde de böyleydi, şimdi de aynı senaryo tekrar ediyor! Peki kim bu ajanlar? - Kimi vaaz kürsülerinden milleti uyutuyor, - Kimi "ilim adamı" kisvesiyle genç dimağları zehirliyor, - Kimi siyaset perdesi arkasından ülkeyi satılığa çıkarıyor! Ama unutmayın, gerçek müminler uyumaz! Bu oyunu bozmanın yolu, uyanıklıktan, araştırmaktan ve birlik olmaktan geçer. Tarih bize gösterdi ki, ihanet şebekeleri en çok cahilliği ve bölünmüşlüğü sever. O yüzden, ilimle, ferasetle ve vatan sevgisiyle kuşanmalıyız! kardeşlerim! Gözlerinizi dört açın! Din tüccarlarının oyununa gelmeyin! Bu ülke, bu bayrak, bu ezan, hepimizindir. İhanet ağlarını parçalamanın zamanı geldi! Hakikat, puslu camlar ardında değil; cesur yüreklerin içindedir! Uyanın, uyandırın, direnin! Çünkü susanlar, ihanete ortak olur! Batuhan Çelik