
Dr. Batuhan Celik
June 16, 2025 at 09:51 PM
Kimi cübbe giymiş, kimi tespih taşıyor. Kimi camide vaaz veriyor, kimi yardım gönüllüsü kisvesinde sokak sokak dolaşıyor… Ama gerçek bambaşka!
Türkiye, son iki yılda derin sessizliğin altında patlamaya hazır bir mayın tarlasında yürüyordu. Ve o mayınlar, bizim fark edemediğimiz gölgelerde gizlenmişti.
Son iki yılda yaklaşık 50 MOSSAD ajanı, devletin istihbarat damarlarında nabız gibi atan bir dikkatle tespit edilip kıskıvrak yakalandı. Bu sayı bir tesadüf değil, bu bir alarm… Bu bir savaş!
Ama bildiğimiz kurşunlu, bombalı savaş değil.
Bu; kılık değiştirenlerin, dini kullananların, inancı silaha dönüştürenlerin savaşı.
Bunlar öyle ajanlar ki, eline silah almıyor.
Alnı secdede görünüyor, dili Allah diyor, ama kalbi israilden emir alıyor.
Bazıları imam kılığına girmiş, camide mihrapta vaaz veriyor.
Ama anlattığı din, zehirle karıştırılmış bir propaganda!
Yüzü nur gibi, ama kalbi bir karanlık laboratuvar.
Sen sanıyorsun ki karşında bir âlim var, ama aslında seni parça parça analiz eden, inancını sabote eden bir istihbarat robotuyla konuşuyorsun!
Bazıları sosyal yardım gönüllüsü.
Çocuklara yardım ediyor, kadınlara destek veriyor gibi gözüküyor. Ama o yardımların ardında istihbarat toplamak var!
Kimin evi nerede? Kimin kalbi nasıl atıyor? Kimin öfkesi neye yöneliyor?
Bu verilerle, toplumun sinir haritasını çıkarıyorlar.
Hedef türkiyeyi ele Geçirmek!
MOSSAD’ın bugün Türkiye’deki hedefi sadece siyasi veya askeri değil.
Onlar, milletin ruhunu istiyor.
Çünkü biliyorlar ki, bir milleti çökertmenin en kesin yolu, onun imanını sarsmaktır.
Kimi tarikatlara sızıyorlar.
Kimi medreselerde eğitim almış süsüyle, gençleri yönlendirmeye çalışıyor.
Hatta bazen gençlerin en saf, en temiz halinden faydalanıp, onları ajanlaştırmaya kadar götüren psikolojik tuzaklar kuruyorlar.
Ve bu tuzaklar öyle ustaca ki...
Kurban, kullanıldığını yıllar sonra bile fark etmiyor.
Ama Türkiye uyumuyor!
Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), bu karanlık gölgelerin içinde birer birer aydınlatıyor bu sinsi figürleri.
Kimi ajanlar Arnavutluk üzerinden Türkiye’ye sokulmuş.
Kimi Filistinli gibi gözüküyor, ama aslında İsrail tarafından özel yetiştirilmiş.
Kimi ise yıllardır Türkiye’de yaşıyor, Türkçe’yi senin benim gibi konuşuyor…
Ama bir sabah ansızın kıskıvrak yakalanıyor.
Düşünsene; senin mahallende bakkaldan alışveriş yapan biri, aslında Türkiye'nin haritasını dijital olarak İsrail'e servis eden bir ajan olabilir!
Ve şimdiye kadar ortaya çıkarılanların sadece “görünen” kısmı bu…
Ya henüz tespit edilemeyenler?
Ya hâlâ aramızda dolaşanlar?
En tehlikeli olanlar, dinî kisveyle gelenler.
Çünkü sen, Allah adıyla konuşana güvenirsin.
Sen, mihrapta duran birini sorgulamazsın.
Ama onlar bunu biliyor!
Ve tam da bu güveni kullanıyorlar.
Ahlakı sabote ediyorlar.
Gençlerin dini bilgilerini saptırıyorlar.
Mezhepler arası çatışmaları körüklüyorlar.
Toplumu birbirine düşürmek için dinin içindeki farklılıkları körükleyip, "böl-parçala-çatıştır" oyununu oynuyorlar.
Bu yalnızca bilgi çalma meselesi değil.
Bu bir zihin istilasıdır!
Bu bir kültürel yıkım projesidir!
Amaçları, milletin bağını Allah’a, vatanına, bayrağına olan sadakatini koparmak.
Bizi biz yapan değerleri sulandırmak…
Ve sonra, boşalan kalplere kendi zehirlerini doldurmak.
Savaş artık ne tankla yapılıyor ne tüfekle...
Kodlarla, sözlerle, imajlarla yürütülen bir kuşatma bu.
Ve düşman, artık doğrudan cepheden değil, seni senden alarak saldırıyor.
Bugün bir ajan, sadece devlet sırlarını değil;
bir gencin hayalini, bir annenin duasını, bir toplumun maneviyatını çalıyor.
İnanç üzerinden kodlanmış bir savaşın içindeyiz.
Yani hem mahremimiz hem manamıza sızmaya çalışıyorlar.
Biliyor musun?
En başarılı ajan, asla bir ajan olduğunu bilmeyendir.
Bir üniversite hocası…
Bir cemaat lideri…
Bir gençlik derneği yöneticisi…
Bir sosyal medya fenomeni…
Hepsi birer “taşıyıcı” olabilir!
Kodlar, artık insan üzerinden çalışıyor.
İsrail’in psikolojik harp programları, Türkiye’deki zayıf damarları tek tek tespit ediyor:
İnanç boşlukları, aidiyet arayışları, hayal kırıklıkları...
Bu boşluklara umut serpiştiriyorlar.
Ama o umutlar tohum değil, zaman ayarlı birer infilak!
Bugün bir camiye gelen “yabancı”, Kur’an-ı ezbere biliyor olabilir.
Ama hangi mealden okuyor, hangi fikirle yorumluyor, hiç sordun mu?
İsrail istihbaratı, İslami literatürü yıllardır inceliyor.
Kur’an’dan sapkın ideolojilere nasıl yol bulunur, bunu araştırıyorlar!
Ve sonra içimize bir “alim” gönderiyorlar.
Küçük bir köyde vaaz veriyor…
Ama aslında dinin ruhunu zehirliyor!
FETÖ Bir Örnekti
FETÖ bir prototipti!
Devletin içine sızma planının ilk büyük provasını onlar yaptı.
Ama şimdi daha zekiler…
Artık örgüt lideri gibi görünmüyorlar.
Şirketler kuruyorlar.
Danışmanlık hizmeti veriyorlar.
Dernekler, STK’lar, düşünce kuruluşları…
Hepsi bir paravan!
Ve hepsinin arkasında, İsrail’in dijital gözetleme aygıtları...
İsrail’in “Türk Tipi Casus” Tasarımı
Düşman artık Türk gibi konuşan, Türk gibi yaşayan ama İsrail gibi düşünen “melez ajanlar” tasarlıyor.
Kimlik değil, zihniyet ajanlığı bu!
Bunlar içimizde doğmuş olabilir.
Türkçeyi şiveden ayıramazsın.
Ama kalbi Kudüs için değil, İsrail için atıyor!
Sana benzediği için güveniyorsun.
Ama tam da bu yüzden en ölümcül darbeyi o indiriyor.
Casus sadece fiziksel değildir.
Bir dizi senaryosu da casusluktur.
Bir eğitim müfredatı da...
Bir sosyal medya kampanyası da...
İnce bir algı oyunuyla;
aile yapını sorgulatıyorlar,
dini değerlerini küçümsüyorlar,
tarihini “baskı” diye gösteriyorlar...
Sonra seni, sen olmaktan utanır hale getiriyorlar!
İşte bu zihinsel casusluk, en tehlikelisi!
MİT bugün sadece adam yakalamıyor.
Zihin tuzaklarını deşifre ediyor.
İnanç istismarına karşı, manevî istihbarat savaşı veriyor.
Ama yetmez.
Her birey bir istihbarat eri olmalı artık.
Her ev, birer kalp kalesine dönüşmeli.
Çünkü düşman topyekûn geliyor.
Ve bu savaşta “ben anlamam siyasetten, istihbarattan” diyemezsin.
Çünkü bu savaş senin evinin içine kadar girmiş durumda!
İsrail, istihbarat deyince sadece casus kovalamaz.
Onlar, “zihin mühendisliği” yapar.
MOSSAD’a bağlı özel merkezlerde sadece ajan değil,
karakter tasarlanır.
O karaktere istenilen kıyafet giydirilir:
🔹 Bir gazeteci olur, haberle yönlendirir.
🔹 Bir ilahiyatçı olur, ayetle kandırır.
🔹 Bir yazar olur, kelimeyle zihin eker.
🔹 Bir “aktivist” olur, adalet maskesiyle huzuru yıkar.
Bu akademilerde sadece istihbarat eğitimi verilmez;
karakter mühendisliği, psikolojik ikna, algı inşası gibi bilimsel alanlarda
yüksek lisans derecesinde beyin programlama yapılır.
Ve bu eğitimlerin bir kısmı, “uluslararası burs” kisvesiyle Batılı üniversitelerde yürütülür.
Sonra bu “mezunlar” içimize döner.
Güya reformist, güya aydın, güya özgürlükçü…
Ama asıl görevleri;
milletin zihinsel bağışıklığını çökertmek.
Filistin’in Kanı Üzerinden Algı Operasyonu
Filistin, bir yara… ama MOSSAD için aynı zamanda bir perde.
Bazen o kanlı perdeyi öne çekip, asıl işgali arkada yürütürler.
Bugün sosyal medyada, Filistin için üzülüyormuş gibi yapan sahte hesapların çoğu,
İsrail merkezli psikolojik harp birimleri tarafından yönetiliyor.
Neden mi?
Çünkü bu sayede:
🔹 Duyguların kontrol altına alınır.
🔹 Gerçek tepkiler yönlendirilir.
🔹 Suni kahramanlar yaratılır.
🔹 Ve en önemlisi, asıl ajanlar perde arkasında çalışırken, sen onların vitrinini izlersin!
Hatta bazı Filistinliler, MOSSAD tarafından özel olarak yetiştirilir.
"İsrail zulmüne uğramış" gibi görünür.
Ama görevleri, Türkiye’deki Filistin hassasiyetini manipüle etmektir.
Bu öyle sinsidir ki, yıllarca fark edilmez!
Bugün elindeki telefondan paylaştığın her cümle, onların arşivinde bir veri olarak işleniyor.
MOSSAD, Türkiye’deki duygusal tepki biçimlerini, inanç kırılmalarını, siyasi dönüşümleri
yapay zekâ ile analiz ediyor.
Kim hangi olaya nasıl tepki veriyor?
Hangi şehir daha çabuk galeyana geliyor?
Kim hangi lideri sorgusuz savunuyor?
Hangi kelimelerle inanç değişimi sağlanabilir?
İşte bu verilerle bir “ulusal zihin haritası” çıkarılıyor.
Ve sonra bu haritaya göre, dijital psikolojik bombalar hazırlanıyor.
Reklam gibi görünen bir video, bir tweet dizisi, bir haber başlığı…
Hepsi bir “operasyon ürünü” olabilir.
Artık Ajanlar Kurşun Sıkmıyor, “Yorum” Yapıyor
Sosyal medya yorumları, artık yeni ajan raporlarıdır.
Altında "maşallah" yazan biri, aslında dini yozlaştırmak için görevli olabilir.
Sözde bir “mümin”, dine dair öyle cümleler kurar ki,
insanları şüpheye düşürür, yoldan soğutur, camiden uzaklaştırır.
Bu yeni ajan profili:
🔹 Kurşun sıkmaz.
🔹 Tetik çekmez.
🔹 Ama imanı vurur, inancı deler, ümmeti parçalar!
İsrail’in asıl gücü, yaptığı işi kimseye fark ettirmemesidir.
Çünkü ne kadar görünmezsen, o kadar güçlü olursun.
Ve bu “sessizlik stratejisi” ile, bugün yüzlerce kişi içimizde
“onların düşüncesiyle” konuşuyor.
Ama onların ajandasıyla konuştuğunu fark bile etmiyor!
Bu bir başarı mı?
Hayır, bu bir zihin istilasıdır.
Ve karşısında durmayan her kalp, zamanla sessizce teslim olur.
Ve Bil ki…
Müslüman uyanık olmak zorundadır.
Sadece gözle değil, basiretle bakmak zorundadır.
Dost görünümlü düşmana karşı, sadece silahla değil, şuurla direnmek zorundadır.
Bu topraklarda sadece hain değil,
hainin aklını taşıyan, ama kendini vatanperver sanan bir nesil de büyüyor!
Ve asıl korkmamız gereken, işte bu:
Kökünden kopmuş ama bunu fark etmeyen bir kalabalık!
Bu yazı seni korkutmasın.
Ama sarsın, silkelesin, uyandırsın.
Çünkü eğer uyanmazsak, sadece bedenimizi değil,
ruhlarımızı da kiraya veririz.
Ve bir milletin ruhu kiralanırsa,
hiçbir bayrak o göğü örtemez artık.
Sana Düşen Ne?
🔹 Gördüğüne değil, hissettiğine kulak ver.
🔹 Sana “doğru” gibi sunulana değil, kaynağına bak.
🔹 Sosyal medyada “din anlatıyor” diye izlediğine değil, niyetine bak.
🔹 Çocuklarının çevresine dikkat et, “yardımcı” görünen figürlerin zihinlerini nasıl yönlendirdiğini analiz et.
🔹 Gönlünü herkese açma! Düşman önce gönle sızar...
Bu topraklarda artık gökyüzünden değil, yürekten saldırı var.
Ve bu saldırıya en güçlü direniş, uyanık bir akıl, sağlam bir inanç ve derin bir farkındalıkla mümkündür.
Yıkım önce zihinde başlar.
Ama direniş de orada doğar!
Şimdi Ne Yapmalı?
Artık mesele sadece sınır güvenliği değil.
Mesele, zihin güvenliği!
Mesele, inanç güvenliği!
Kimin ne dediğine değil, neye hizmet ettiğine bakma zamanı.
Artık her "din konuşanı", din ehli değildir.
Her yardımsever, merhametli değildir.
Her gülümseyen, dost değildir.
Çünkü şeytan da secde eder gibi görünür bazen…
Bu milletin toprağına basan her gölgeye dikkat kesilmek farzdır.
Çünkü düşman artık tepemizden değil, içimizden yürümeye başladı.
Ve bu içerden yürüyüşü fark etmek, uyanık gönüllerin görevidir.
Fitne uyurken bile çalışır.
Sen uyanık olmazsan, gözünü en son açacağın yer, kendi enkazının ortası olur.
Batuhan Çelik
❤️
👍
👏
🤲
🌹
❤
🇹🇷
🌸
😞
😢
54