
Allah'a Davet İmandandır
454 subscribers
About Allah'a Davet İmandandır
Kur'an, sahih sünnet ve ehlisünnet ulemasından İslâmî paylaşımlar. “Ben, yalnızca Allah’a ibadet/kulluk etmek ve O’na ortak koşmamakla emrolundum. *Yalnızca O’na davet ediyorum* ve dönüşüm de O’nadır.” (Ra'd Suresi, 36) *"Allah’a davet eden,* salih amel işleyen ve: “Ben Müslümanlardanım.” diyenden daha güzel sözlü kim olabilir?" (Fussilet Suresi, 33)
Similar Channels
Swipe to see more
Posts

Kaderin, Allah'ın ezelî ilmi olduğu ve O'nun mülkünde, O'nun dilediğinden başka bir şeyin olmayacağı teslimiyet ve rıza ile kabul edilmelidir. Çünkü *"Rabbin kullara zulmedici değildir."* (Fussilet, 46)

_*Kadere iman, isim ve sıfat tevhidine dâhildir.*_ Çünkü o, Allah'ın ilim, kudret ve irade gibi sıfatlarına iman etmeye dayanır. Nitekim İbnü'l-Kayyim, el-Kâfiyetü'ş-Şafiye isimli eserinde şöyle der: *"İnsanların hakkında şaşkınlığa düştüğü kader, Rahman'ın kudretidir."* Yine kadere iman, Allah'ın mahlukâtı üzerindeki rubûbiyyetine iman etmeye de dâhildir. Çünkü Allah'ın; yaratan, idare eden, bütün yaratılanların işlerini yürüten olduğuna iman eden bir kimse, O'nun kaza ve kaderine de iman ediyor demektir. Kadere ve Allah'ın rubûbiyyetine iman etmek de isim ve sıfat tevhidine dâhildir. Çünkü Rab, Allah'ın isimlerinden; rubûbiyyet, kudret, ilim ve irade de Allah'ın yüce sıfatlarındandır.

*"Eğer Allah sana bir musibet indirir de bu seni Allah'a yaklaştırırsa, bu aslında bela kılığındaki bir nimettir.* *Eğer sana bir nimet verip de bu nimet seni Allah'tan uzaklaştırırsa, bu da nimet kılığında bir beladır."* Şeyh Abdulaziz Tarifi

*"Eğer yasaklandığınız BÜYÜK günahlardan kaçınırsanız, sizin KÜÇÜK günahlarınızı örteriz ve sizi şerefli bir yere sokarız."* NİSÂ SÜRESİ, 31. AYET

Abdullah b. Abbas radıyallahu anhuma şöyle demiştir: "Kur'an ve sünnette, cehennem ateşiyle veya Allah'ın lanetiyle veya gazabıyla tehdit edilen her günah, *büyük günahtır.*" İmam Gazali rahimehullah şöyle demiştir: "Günahı hafife almak, alışkanlık haline getirerek cesaretle işlemek gibi kişinin hiçbir korku, endişe ve pişmanlık hissetmeksizin cüretle işlediği her günahta *büyük günahtır."*

*"Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Böyle olduğu için O, kötülük işleyenleri yaptıkları yüzünden cezalandırır, iyilik yapanlara ise daha güzeliyle mükâfat verir. O iyilik yapanlar ki, ufak tefek kusurlar dışında BÜYÜK GÜNAHLARDAN ve yine büyük günah olan çirkin ve hayâsız işlerden sakınırlar. Şüphesiz Rabbinin bağışlaması çok geniştir."* (Necm, 31-32.) İyi ve güzel kulların burada dikkat çekilen özellikleri büyük günahlardan, çirkin ve hayâsız işlerden uzak durmalarıdır. Şunu ifade etmek gerekir ki, Kur’an ve sünnette kesin olarak haram kılınan, haklarında had cezası bildirilen veya âhirette azap sebebi sayılan günahlar büyük günahlardır. Allah’ın insanlar üzerine azab göndermesine neden olan suçlar da büyük günahtır. Bunun dışında kalanlar ise küçük günahlardır. Küçük günahların affedilmesi, onların günah sayılmamasından değil, Allah’ın rahmetinin genişliği sebebiyledir. İnsan günahın küçüklüğüne değil, onu kime karşı işlediğine bakmalı, yine nimetin küçüklüğüne değil onun kimin tarafından geldiğine dikkat etmelidir. Bilinmelidir ki, tevbe ve istiğfara devam edildiği sürece büyük günahlar bile bağışlanırken, ısrarla işlenmeye devam edilen küçük günahların büyük günah haline dönüşme tehlikesi daima mevcuttur.

Ali radıyallahu anh şöyle buyurmuştur: *"Beni, Ebû Bekir ve Ömer'den üstün gören birisi bana getirilirse mutlaka onu iftira cezası olan dayakla cezalandırırım."* Yine o, şöyle derdi: *"Bu ümmetin Peygamberinden sonra en hayırlısı Ebû Bekir, sonra Ömer'dir."* en-Nubuvvat, s. 132. İbn Teymiyye, şöyle demiştir: *"Bu söz, Ali radıyallahu anh'dan tevatür yoluyla gelmiştir."*

Rubûbiyet tevhidi, ibadet/ulûhiyyet tevhidinin de delilidir. Çünkü Allah Teâlâ, ulûhiyyet tevhidini ihlal eden müşriklere karşı onların rubûbiyyet tevhidini ikrar etmelerini delil getirmiştir. Nitekim O, şöyle buyurmuştur: *"Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk ediniz. Umulur ki böylece korunmuş olursunuz. O Rab ki, yeri sizin için bir döşek, göğü de (kubbemsi) bir tavan yaptı. Gökten su indirerek onunla, size besin olsun diye (yerden) çeşitli ürünler çıkardı. Artık bunu bile bile Allah'a ortak koşmayın."* (Bakara, 21-22) Allah Teâlâ, kendisine kulluk/ibadet edilmesini emretmiş ve *"sizi yarattı",* *"size rızık verdi"* diyerek de ibadete sadece kendisinin müstahak olduğunu delillendirmiştir. Aynı zamanda bu, kendisinin dışındakilerin ilahlığının geçersiz oluşunun da delilidir. Bu sebeple de *"O'na ortak koşmayın."* buyurmuş; *"bile bile"* diyerek de onları kabul ettikleri şeyin gereğini yerine getirmekle yükümlü tutmuştur.

İmam Ahmed b. Hanbel rahimehullah şöyle demiştir: "Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in *bütün sahabîlerinin* güzelliklerini anmak, kötülüklerini ve aralarındaki ihtilafları anmamak sünnettir. Kim Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in sahabîlerine veya *onlardan birine* hakaret ederse o bid'atçidir, Rafızîdir, kötü ve kaba bir kimsedir. Yüce Allah, onun farz ya da nafile hiçbir amelini kabul etmez. *Sahabileri sevmek sünnettir,* onlar için dua etmek ibadettir. Onlara uymak, Allah Teâlâ'ya yaklaşmak için bir vasıtadır. Onların izinden gitmek bir fazilettir." Kitabu's-Sünne, 77-78.